DEĞERSİZLİK DUYGUSU

İnsan, varlık aleminin merkezine oturtulmuştur. Varlık alemi onun üzerinden kurgulanmış ve alemin tümü onun hizmetine sunulmuştur. En büyük ayet insandır. Bu hakikate rağmen insanı, hiçbir önem ve amacının olmadığı şeklinde algıya yönelten , kendini diğerlerinden eksik hissettiren bir algısı vardır. Ruhu çökerten bu hissedişin adı , değersizlik duygusudur. Kendini bir yere konumlandırmayışla ilgili , ümitsizlik ile çaresizliğin eşlik ettiği bir inanç ve duygu örüntüsüdür bu.

‘’Bugün Modum düşük ‘’ serzenişinin, zehirli damarlarından biridir değersizlik duygusu. Boşlukla birlikte kaplar insanın içini. Ardından bu boşluğu ne olduğu bilinmeyen bir yumru doldurur zamanla. İbresi ve istikameti bozulur. Bu hissi yaşayan birine “sen değerlisin” demek yeterli değildir. Söylemin eylemle pekiştirilmesi gerekir.

İnsanın ne olduğu ile ne olması gerektiği arasındaki tutarsızlık bu duygunun doğal sonucudur. Kişiyi kendine yabancılaştırıp kişilik bütünlüğünü bozar. Onu eylemden alıkoyduğu gibi, bir kısırdöngünün içinde yaşamasına da neden olur. Boşluk ve anlamsızlık bataklığında bocalatır durur .

Hayatı temelden etkileyerek, bireyin kendinden memnuniyetsizliğine sebep olur. Bu duygu yüklü süreç, bireyin kendine yönelik sevgisini azaltarak, olumsuz algılamalara yöneltir. Öznesiz cümle gibi, anlamlar denizinde boğulmak, rüyada bağırmak isteyip te sesin çıkmaması gibi . Öfkeli, kırgın ve haksızlığa uğramış gibi.

Hop diye kendiliğinden ortaya çıkmaz bu duygu. Çocukluk çağında temelleri atılır. ‘’Senden ne köy olur ne kasaba ‘’ gibi sözlerle her gün katmerleşir. Özgüven gelişimine darbe vuran çevrelerde büyümek bu duygunun boy atmasına neden olur . Günümüzde bebeklik ya da çocukluk depresyonu denilen durumun altında yatan , en bariz nedenlerden biri de değersizlik duygusudur.

Yaptıkları ebeveynleri tarafından görülmeyen, sevgiden ve ilgiden yoksun, aşırı katı disiplin altında büyüyen çocuklar, büyüdüklerinde bu duyguyu iliklerine kadar hissederler. Her adımı attığında ayağına bir çelme olur . her fırsatta karşısına çıkar. Yetersiz ruhsal beslenme buna eşik eder. Başkalarının koyduğu kriterleri gene başkalarının ilgisiyle doldurmaya çalışıldığında daha da yayılır. Can yakarak ilerler.

Gözler ve gönüller; değer gördükleri yerlere yahut kendilerine değer veren kimselere yönelirler, bağlanırlar. Birilerine yahut bir şeylere "değer vermek", aynı zamanda "güven vermek" anlamına geldiği için; insanlar verimli ovaların kenarlarına, kuşlar sevdikleri ağaçların dallarına, böcekler güvenli otların ya da çalıların aralarına yuvalanırlar.(1)

Değer görmek, insanoğlunun fıtratında olan bir duygudur. Her ihtiyaç gibi bu da giderilmelidir. Değer görünce mutlu olabilen insana yapılan en büyük kötülük, varlığını görmezden gelip, ona kendini değersiz hissettirmektir.

Kendisine değer verilmemiş bir insan başkasına değer vermesi zordur. Bu yüzdendir ki, değersizlik duygusuyla yoğrulmuş ve kıskacından çıkamamış ebeveynler, çocuklarına da bu duyguyu damla damla akıtır . Silsile şeklinde aktarım yapılarak hayata yansır. Trafikte insanların hayatını hiçe sayarcasına tehlikeli araç kullanma, doğayı kirletme, insanları tanrılaştırma , aşağılama ve eleştirilere tahammülsüzlük, hep bu duygunun mahsulüdür.

Doğan Cüceloğlu İçimizdeki Biz kitabında şöyle der ‘’ İnsan değer verilmeyen yerde boşluk, ‘’sıfır değer ‘’ olarak karşımıza çıkmaz. İnsan değer verilmeyen yerde boşluk yerine olumsuzluk, değersizlik oluşur. Onun için insan ilişkilerinde iki seçeneğimiz var; ye değer vereceğiz yada değersiz kılacağız. Başa seçeneğimiz yok..’’

Değersizlik duyguları yaşayan biri için diğer insanlar ya kendinden üstündür ya da aşağı; eşiti yoktur. Bazı insanları küçümser, çünkü onlarda kendisine benzeyen bazı özellikler görür ve bu insanları, hoşlanmadığı benliğini kendisine yansıtan bir ayna gibi algılar. Ama bunun bilincinde olmadığı için onları kendisinden daha değersiz bulur. Aslında, başkalarını küçümseyen insan, kendisini de küçümseyen, dolayısıyla küçümsenmekten korkan biridir. Bir başkasının onu küçümsemesi, aslında kendinin de kendisini küçümsemekte olduğu gerçeği ile yüzleşmesine neden olur.(2)

Kendini olduğu gibi kabul edip hoş görmek, gururun tutsağı olmadan avuçlarında sevgi biriktirmek bu çukurdan çıkmanın ilk basamaklarıdır. Hayatın her alanında özsaygıyı artırıp, sövenlerle değil sevenlerle vakit geçirilirse bu duygunun etkisi biraz daha azalacaktır. Bir de aynaya bakarken, soğuk su sert bir şekilde yüze öyle çarpılmalı ki, kendini yüceltecek yada değersizleştirecek hiç bir his , yüzlerde maske edinmesin.

Kimsenin bir başkasının kendisini değersiz hissettirmesine izin vermemesi gerekir. Çünkü hiç tahmin etmediği biri, hiç bilmediği birilerinin yaşama tutunma sebebi olabilir. Bu sebep ''Duanız olmasa ne değeriniz var?'' diye soran kuran ayetine kulak verilince zirveye çıkar. Bu değer ise herkese yeter .Zira bizden bir tane daha yok, hepimiz eşsiz ve değerliyiz.

www.fikriyat.com / Zekeriya Erdim
İnsan Olmak / Engin Geçtan, s. 77