GÖRECELİDİR İNSAN

‘’Bana göre, bence ‘’ diye başlayan cümleler kurar insan. Eşyayı, kavramları, durumları , birlik, bağlılık ve diğer hallere göre değerlendirip bir yere oturtmak ister . Herkesin oturtup  konumlandırdığı yer farklı farklıdır. Zira görecelidir insan.

Nereden bakıldığına bağlı olarak farklılık gösterebilen olgudur görecelik. Kesinliğin ve standartların olmamasıdır  özü. Mutlak ve nesnel anlayışlar tektipleştirir insanları. Bu kalıbı kıran şey göreceliliktir.

Renkler görecelidir mesela. Birisine yalnızlığı, üzüntüyü, depresyonu hatırlatan mavi, öteki için bilgeliği, güveni ve sadakati simgeler. Bu tarafta kahramanlık ve şiddeti hatırlatan kırmızı, karşıya romantizmi  fısıldar.

Kimisine masumiyet ve saflığı hatırlatan beyaz, kimisi için ölümü çağrıştıran göreceli bir renktir. Kar üşüyenler için hiç te romantik yağmaz bu yüzden.

Güzellik te görecelidir. Kişiye, zamana, kültüre ve coğrafyaya göre değişir. Bakanın aklına ve değer yargılarına bağlıdır. Bir güzelliğin, her idrak seviyesinde, aynı tepkiye mazhar olması mümkün değildir.

Evrensel bir hal değildir güzellik. Bakılandan çok bakış açısıyla ilgilidir. Bakış açısına göre aynı  şey, güzelleşebilir de çirkinleşebilir de. Üstad  Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söyler ; Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür ! Sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür...

Kendiliğinden ortaya çıkmaz, insanlar tarafından açığa çıkarılır güzellik. Bazen de güzellik varlığın içindedir.  Bir şey, onu güzel gören olmasa da güzeldir.

Kozmetik, estetik cerrahi endüstrisi ve moda kralları, güzelliği standartlara bağlamaya çalışsa da, güzellik normlar hep değişkenlik gösterecektir.

Güç te ona keza görecelidir. Sıradan aklın ve düz mantığın katı çizgisi şöyle buyurur ; ‘’Güçlü olan haklıdır ‘’Gücü, aklın ve düz mantığın elinde esir bırakanlar, gücün göreceliğini fark edemez. Oysa ki hakikat göstermiştir ki ‘’Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir..’’

İçin dışa bağımlı olmamasıdır güç. Birilerinin onayına ve insafına kalmamaktır. Zayıflıkları ve korkularıyla başa çıkma cesaretini gösterebilenler  güçlü, dayandıkları onu terk  ettiğinde  ışık görmüş tavşana dönenler güçsüzdür.

Zaman ise, en gizemli ve en muhteşem bilmecedir. Göreceliği ile daha bir çetrefil döngüde yer alır. Kızgın bir ateşin üzerinde geçirilen bir dakika ile, yıllardır beklenen  dostla geçirilen bir  saatlik sohbet arasındaki fark bu göreceliği ifşa eder.

İki boyutu vardır zamanın.  Dünyanın döngüsüyle ölçülen uzunluğu  ve sabırla ölçülen derinliği. Her ikisi de göreceliği de,  zamanın yüzündeki peçenin ardındadır.

Öyle anlar vardır ki, yirmi dört saat yetmezken, beş dakika bile insanın sabrını zorlar. Gece, bitmez sanılan saniyelerin imparatorluğu iken,  gündüzler bulunduğumuz konuma, nasıl hareket ediyor olduğumuza ve hareket hızımıza göre değişir. Mutsuzken geçmeyen saniyeler ,  mutluyken akrep yelkovanı kovalıyormuşçasına geçiverir.

Zenginliğinde göreceli bir dünyası vardır.. Kimine göre katların, yatların, arabaların, zengin dostların olduğu bir hayatı yaşamak gerçek zenginlik iken, kimine göre 45 m2 evinde yaşarken her ihtiyacı olduğunda yanında bulduğu dostlarıdır gerçek zenginlik.

Kimine göre estetikli vücudu ile salınmaktır gerçek zenginlik, kimine göre bedenindeki her organın sağlıklı ve sağlam olmasıdır.

Kimine göre bankalarda yatan servetidir gerçek zenginlik, kimilerine göre azıcık aşım kaygısız başımdır gerçek zenginlik. Kimine göre birden çok gönülde geçici mekânlar edinmektir gerçek zenginlik, kimine göre tek bir gönülde taht kurmaktır.

Ağzın tadı bile göreceli. Şekerli çay içene iki kaşık şeker yetmez , şekersiz çay içen için yarım kaşık bile aman çok tatlı oluverir. Mutluluk ta göreceli, mutsuzluk ta. Yaşamak ta göreceli , ölmek te .

Hakikat tektir, fakat ifade edilişleri farklıdır. Bu farklılık görecelikle dışa vurulur. Görebilenlere selam olsun . . .