‘’ŞİMDİ’’ HAYATIN NERESİNDE ?

Ömür, ya mutlu olunan geçmişi özlemekle yada mutlu olunacağı umulan geleceği beklemekle geçiyor Bu özlem ve bekleyiş sonunda şimdideki yaşantı, geçmiş ve geleceğin harlı ocağında eriyip bitiyor. Oysa ki hayat, nefes alınabilen şimdi de gerçekleşir. Hayatın nabzı şimdi de atar.

Şimdi, hayatın altın saniyeleri. Biricik zaman şimdi, daima en iyi zaman. Hatta zaman denilen mevhumdan bağımsız. Onu sâniye veya sâlise ile ölçmeye çalışmak anlamsız.

Pascal ‘’ bize ait olmayan zamanlar üzerinde kafa yoruyor, bize ait olan biricik zamanı ise asla düşünmüyoruz. Olmayan zamanların rüyasını kurarken elimizdeki biricik zaman körü körüne uçup gidiyor ‘’ diyor.

Şimdiyi yaşamak ile şimdide yaşamak arasında belirgin bir fark var. Günü yaşa anlamındaki ‘’ Carpe diem ‘’ bu yanlış anlayışın tezahürü. Burada maksat an’ın hakkını vermek. Bu ise , insanoğlunun sadece kendi mutluluğu adına atacağı bir adım değil, insanlığa karşı büyük sorumluluğu. Fabrika ayarlarına uygun hayat sürmesinin gerekliliği.

Sözlerin efendisi ‘’ Akşama erdin mi sabahı bekleme yapacağını yap, azami şekilde değerlendir. Sabaha erdin mi akşamı bekleme, yapacağını yaparak azami şekilde değerlendir ‘’ diyerek şimdiyi hakkıyla yaşamayı öğütler.

Konuşmak için bir zaman susmak için bir zaman ve haykırmak için bir zaman var. Bu zaman doğmak için, ölmek için, gülmek ve ağlamak için de geçerli . İşte o zaman şimdi. Yaşam ise , işte bu birbiri peşi sıra geçen şimdilerin toplamından ibaret. Şimdiyi anlamayan hayatı anlayamaz. Anlaşılmayan hayat neye yarar ki ?

Geçmiş zaman şimdinin atası , gelecek zaman ise çocuğu. Gelecekte karşılaşılacak ne varsa, da büyük oranda şimdi de yapılanlarla şekillenecek. Şimdiye ayrılan her saniye, ömür verene hürmeten, dikkatle yaşanması gereken bir mesaidir. Mesaiden çalan , yaşamından çalan misali.

Şimdinin değerini anlamayanlar gelecekte “bir günün” bugünden daha iyi olacağına inanmış. Zevkleri, öncelikleri ve mutlulukları hep ileri bir tarihe ertelemiş. Sürekli erteledikleri ile hayatı ıskalamakta. Hayatını, sanki gelecekte kullanacağı bir elbisenin provasıymış gibi yaşamakta . Sözlerin efendisi ne güzel söyler ;‘’ yarıncılar helak oldu ‘’

Şimdiyi hakkıyla yaşayanların geleceği daha güzel olabileceği gibi , geçmişteki acıları da hafifleyecek. Karen Salmansohn’un dediği gibi; ‘’ Üzgün olmak istiyorsanız geçmişte yaşayın. Endişeli olmak istiyorsanız gelecekte yaşayın. Huzurlu olmak istiyorsanız şimdi’de yaşayın !’’

Bir hikâye anlatılır ‘’Kaplanların kovaladığı bir zen ustası, bir uçurumun kenarına kadar gelir. Kaplanlar hemen arkasındadır ve yetişmek üzerelerdir. Usta uçurumun kenarından aşağıya sarkan bir sarmaşık görür ve hemen ona tutunarak aşağı sarkar. Fakat aşağıda da başka bir kaplan olduğunu fark eder. Tutunduğu sarmaşığın kökünü de iki kır faresi kemirmektedir. Usta o esnada çok güzel, kıpkırmızı bir dağ çileği görür. Uzanarak onu alır ve yer. Hayatında yediği en güzel ve lezzetli çilek olduğunu düşünür. Zen ustası en tehlikeli ve ölümcül anda bile şimdiyi yaşamaktadır. O ana yoğunlaştığı için o ana ait her şeyi fark edebilmiştir.

Hayat, bize sürekli kaplan görünümünde olaylar, çilek tadında başarı fırsatlar ve mutluluklar gönderir. Şimdiyi yaşayan insanlar, bu çilek tadında mutluluklarla başarıya yürürken diğerleri kaplanlar için endişe ederler. Bizim için en zor anlarda, koşullarda dahi o anda neyin doğru, iyi ve güzel olduğuna yoğunlaşmalıyız. Böylece şimdiyi yaşama gücümüzü artırabiliriz.’’ (1)

İnsanoğlu şimdiden daha iyi bir zamana sahip değil. En diri ve en dolu yaşam, saniyelerin nabzını tutarak şimdiyi yaşamak. O halde boş durmayın , çünkü bütün boş vakitler, baştan başa şimdilerle dolu.

1) Niyazi Fırat Eres / www.gencgelisim.com