ZİHİN ELBİSELERİ

Fabrikasyon kültüründe, nedeni belli olmayan ve doğru diye dayatılan kurallarla herkes aynı düşünmeye zorlanır. Farkında vardırmadan, herkesleştirilir insan. Ne zaman sorgulayan hariç olan birileri çıksa , eleştirilip itham edilir. Zira onların çoktan seçmeli sorulara alıştırılmış zihni , dayatılan tüm seçenekleri dışarıda bırakacak bir şık icat etmiştir. Akılları ve düşünceleri, zihin elbiselerine dar gelmiştir .

İnsanın hareket noktası varlık iken, kılavuz ve yol göstericisi düşüncedir. Düşünceler, zihne giydirilen elbiselerdir. Bazıları hazır giyim bazıları ince işçilik ürünü. Kimisi bilmem kaç beden büyük, kimisi daracık. Bedene ve ruha uymadıktan sonra yerlisi de aynı ithali de . Çoğu, esaret desenli kumaştan üretilmiş albenili tuzak.

Bir çoğumuz farkına varamasak ta, çocukluğumuzdan beri giydiğimiz nice zihin elbiselerine sahibiz. Her biri korku vermek yada kontrol etmek amacıyla dikilmiş hazır kalıp kostümlerdir. Bilinçaltının karanlık odasında askıda giyilmeyi bekler.

Zihnimizdeki düşüncelerin çoğu, çocukluğumuzdan beri etrafımızdakiler tarafından bize yamanmıştır. Bize ait bile değildir hiçbiri. Bu yamayı bazen annemiz, babamız, öğretmenimiz, bezen dedemiz yada ninemiz yapar. Bu yamalar zamanla bedenimizin bir parçası olur.

Anne karnına düştüğümüz andan itibaren başlar bu süreç. Biz büyüdükçe parçalara bölünüp kutuplaştırılır elbiseler. Kontrol niyetiyle korkular, görevler ve tabular eklenir. Bir soğanın üzerindeki kabuklar gibi, katman katman örtülür özümüz . Biz biz olmaktan uzaklaşmaya başlarız.

Bize giydirilen elbise neyse biz de ona uygun düğmeler dikeriz üzerimize. Elbisenin formatı neyse ona göre davranırız. Zihin elbiseleri eylemlerimizi belirler. Rengarenk bir elbise ise mutlu , koyu ve mat renkli ise, ağırbaşlı davranırız.

İnsan ki, dönüşümden ibarettir. Nasıl bedenimiz ve hücreler beli zamandan sonra kendini yeniliyorsa, insan da zihnini yenilemeli ve zoraki giydirilen zihin elbiselerini çıkartarak onlardan kurtulmalıdır.

Cemil Meriç’in tabiriyle “zihnimize giydirilen deli gömleklerini çıkarmamız lazım.’’ Zira ‘’Dünyaya sadece bu noktadan bakılmalı, gerçekler sadece burada duruyor’’ iddiasıyla teslimiyet pazarlayan izm’ler, ölçüsüzce zihnimize giydirilmiş deli gömleklerinin en favori pazarıdır.

Zihnine zoraki elbiseler giydirilen insanlar, başkaları tarafından icat edilen insanlardır. İcat edilmiş kalıplar temelinde bir hayat geçirmek zordur. Oysaki insan dünyaya, icat edilmeye değil, kendini keşfetmeye gelmiştir. Kendini keşfeden insan, zoraki elbiseleri çıkarmayı bilendir. İnsan, zihin haritasını , yaratılanların değil Yaratan’ın adıyla çizmek için buradadır.

Kapitalist kültür, insanın hikmet boyutuna her an saldırmaktadır. Bu taarruz ortamında, parmak izlerine kadar farklı ve orijinal olan insan, kendine ait olana, yani içine doğru gidip doğru kostümü bulduğunda , zihnin etekleri zil çalacaktır. Her kalıp, manayı bulma yolunda karşımıza çıkan manasız bir kısıtlamadır.

Hakikate ulaşmak için, zihnimizdeki tozlu elbiseleri çıkarıp, bilincin ve vicdanın sesi doğrultusunda yürümek şarttır. Aksi halde, vitrindeki mankenlerden tek farkımız fiyatımız olacaktır !