Dünyamız, hiç bu kadar hızlı dönüşmemişti. Yeni dünyanın ilişkileri sil baştan şekillenirken , hayat şeklimiz ve ilişkilerimiz, dijital ilişkiler kavramı etrafında düzenleniyor. Evlerimize bağlanan 12 milyon hat, 60 milyon mobil internet ve 43 milyon akıllı telefon; dijital ilişkilerimizin omurgasını oluşturuyor.

Bu ilişkilerin ucu bucağı olmayan bir derya olduğu aşikâr. Başımızı ekranlardan alıp olanlara baktığımızda , günlük yaşamımızdan iş yapış şekillerimize kadar birçok alanda, dijitalleşmenin hayatımızı nasıl kuşattığını rahatça görülüyor. Descartes’ın “Düşünüyorum, o halde varım!” söylemi, günümüzde “Dijital ilişkiler kuruyorum kullanıyorum, o halde varım!” söylemiyle güncelleniyor.

Yeni dijital dünyada makinalar daha zeki, artık yalnız telefonlar akıllı değil eşyalar, arabalar hatta evler dahi akıllı, iletişim kanalları sınırsız, günlük hayatta yaptığımız her hareket birikip bir gün sonunda bir veri yığınına dönüşüyor .Artık internette tek iletişim kuran biz değiliz. Bir şehirdeki tüm lambalar birbiriyle iletişim kuruyor, evin içinde sessiz sessiz duran ev aletleri aslında birbirleriyle konuşuyorlar, araçlar yolda giderken diğer araçlarla, trafik işaretleriyle ve diğer unsurlarla konuşabiliyor (1)

Dijital ortamlar toplumun ‘’yaşam destek ünitesi’’ haline gelmeye başlıyor. İnternetin olmadığı zamanlarda ev ve işyerlerinde bir cenaze havası esiyor. En başta sosyal medya dediğimiz küresel köyün zılgıtları her yandan duyuluyor. Bu hal dijital ilişkilerin en mikro hezeyanını gösteriyor.

Yerel ve uluslar arası bağlantılar meydana getiren, topluluklar oluşturan ve orijinal yollardan hareketler organize edebilen dijital iletişim, sadece sosyal medyadan ibaret değil elbette.’’Sosyal medya 2003 – 2004 yıllarında tabiri caizse kimse farkında olmadan hayatımıza girdi. Bugünse vazgeçilmez bir parçamız oldu. Dijital etkileşimin tarihi biraz daha eskidir. Bu süreç 1971 yılında iki bilgisayarın birbirine mail atması ile başlamıştır.

Halk nezdinde ise sohbet etmek / chat yapmak için kayıt olduğumuz ICQ veya kim olduğunu bilmediğimiz insanlarla, hiç tanımadığımız kişilerle farklı farklı sohbet kanallarına bağlanarak etkileşime geçtiğimiz MIRC ile başlayan sosyalleşme bir süre Linkedin, Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal ağların hayatımıza girmesiyle evrilerek bambaşka bir boyut kazandı. Dijitalleşme ya da sosyal ağ kültürü Linkedin, Facebook, Twitter, Instagram, Youtube vb. sınırlı kalmadı. Etkileşim, paylaşım odaklı tüm mobil ve web girişimleri sosyal ağ olarak anıldı. Böylece her sektör kendi sosyal ağını oluşturdu’’(2)

Yaygın ve erişilebilir internet ağları, ucuzlayan mobil ve masaüstü teknolojiler, büyük kitlelerin dijital mecraları kullanabilmesine imkân sağladı. Akıllı cihazların cebimize girmesiyle "an"ı paylaşma, bilgiye hemen ulaşma olanağına da kavuştuk. Böylece "sosyal medya" mecrası da ortaya çıktı ve birçok sebepten dolayı günden güne popülerliğini arttırdı (3)

Teknoloji temelli bu dijital çağda ilişkiler, internet aracılığıyla analoglu monologlardan dijital diyaloglara geçti. Arkadaşlıkların, evliliklerin ve örgütlenmelerin temeli dijital olarak atılıyor. Bu süreçler 7/24 , yer ve zaman kaygısı olmadan , her zeminde ve her zamanda sınırsız bir biçimde gerçekleşiyor.

Dijital kimlikler üzerinden iletişime geçiliyor. Avatarlarımız ve profilimiz gerçeği ne kadar yansıtıyor bilinmez ama bu tarz iletişim yeni nesli daha çok cezbediyor. Kuralsızlık sağladığı için insanlara rahatlık veriyor. Gerçek hayatta yüz yüze gelme ihtimali çok zayıf olan kişilerle özgürce konuşulabiliyor. Buna karşın, bir kaç parmak dokunuşu ve çoklu ekran ve sosyal medya sayesinde başlayan iletişim , ardından bir beğeni ile temeli atılabilen ilişkiler, bir yorumla yerle bir oluveriyor.

Tarım, sanayi, eğitim, eğlence ve enerji gibi hemen her alanda geliştirilen uygulamalar dijitalliğe evriliyor . Her sektördeki firma sahipleri için yeni girişim ve yatırım alanı olan e-ticaret sayesinde dijital ilişkiler git gide kök salıyor. Öte yandan sabah selamıyla girilen bir bakkal dükkanındaki bereketli siftah, sepete atılmış ürünlerin kuşatması altındaki, sanal alışveriş sitelerine yenildi ve yeniliyor.

Geleneksel ilişkilerin aksine , dijital ilişkilerin yapılabilmesi için birden çok teknolojinin bir araya gelmesi gerekiyor. Bu ise, ekonomik açıdan belli bir refah seviyesine ulaşılmış olmayı gerektiriyor. Dişinden tırnağından artırdıkları ile dijital dünyaya adım atan birey , örgüt ve toplumlar zorlansalar da, kuyruklarını dik tutularak , bu alanda yer kapmaya ve yerini korumaya azami gayret gösteriyor.

Dijitalleşen ilişkiler , insanı insan yapan değerlerin bir yüzünü erozyona uğratıyor. Git gide yapay zeka hakimiyetindeki dijital bir dünyanın ayak sesleri duyuluyor. David Rogers’in dediği ‘’ Dijital dönüşüm, teknolojiyle değil strateji ve düşünme biçimleriyle ilgilidir ‘’ tezi kendini doğruluyor.

Tüm bu gerçekliğin ortasında yapılması gereken, dijital ilişkilerin olanaklardan azami derecede yararlanmak ama oluşturacağı zararları da önlemek olmalıdır. Aslolan biçim değil özdür. Bu yüzden dijital ilişkilerdeki dönüşüme gayret ettiğimiz kadar, insanın dönüşümünü de göz ardı etmeyelim ki , kopya gerçeğin yerini almasın. Dijital ilişki medeniyetin varacağı menzil bu olmalıdır. Aksi halde robotların kılıç sesleri yakındır !

http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3

www.brandingturkiye.com/halkla-iliskilerin-donusumu-dijital-pr

www.dunya.com/dunya-kitap/dijitallesen-dunyayi-anlamak