KOMŞU DEVLETLER

06 Aralık 2010 Pazartesi 08:02

 

Yıl  1958 Nisan , yer: Göre İlkokulu.

Müfredat Programı’nda var mı, yok mu, önemli değil. Vakit dolsun da.

Öğretmen Ahmet Yiğitaslan, ortaya bir konu atıyor:

Türkiye Devleti’nin komşuları…

Bir gün önce, dolapta, eski, yıpranmış bir atlas bulmuştum:

Türkiye Cümhuriyeti Devleti’nin fiziki vaziyeti adlı bir güzel harita vardı ilk iki sayfada.

Orada Rodos ve çevresindeki adalar İtalya’ya ait gösteriliyordu.

Kıbrıs adasının üzerinde de Büyük Britanya yazıyordu.

Arkadaşlar, komşularımızı saymağa başladılar :

Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, İran, Irak…

Ben, ayağa kalktım.

Herkesin söylemediğini dersem, öğretmen beni takdir edecekti.

Ekledim: İtalya, Büyük Britanya…

Birden sinirlendi Ahmet Bey.

“ Nerden komşu oluyormuş bize İtalya ile Büyük Britanya !” diye bağırdı.

Tam o sırada zil çaldı. O da Öğretmenler Odası’na gitti.

Ders orada öyle kaldı. Yarım…

 

Bulduğum atlas yanlış mıydı?

Oradaki Türkiye haritası güzeldi. Basım tarihine bakmıştım: 1947.

Benim doğduğum yıl İtalya’da yayımlanmıştı.

Demek o yıllarda bizde nitelikli atlas basılamıyormuş.

Atlasın ilk sayfasına Türkan ablam adını yazmıştı.

Ve Maarif Vekaleti, bütün ilk ve orta dereceli okullara tavsiye etmişti.

Bu durumda, Atlas yalan söyleyemezdi.

Peki, öğretmen niye kızıp bağırmıştı öyleyse?

 

Eğitimde sabır.

Kökleri acı, meyvesi tatlı bir ağaca benzetirler eğitimi.

Bunu Ahmet Yiğitaslan öğretmenin bilmesi gerekirdi.

Rodos’un merkezi olduğu 12 Ada, Atlas’ın İtalya’da basıldığı yıl İtalya’nın elindeydi.

Aynı yıl içinde, demek ki, Atlas basıldıktan sonra, Yunanistan’a verilmiş.

Ben bunu ders kitaplarından öğrenemezsem,

evimize babamın her akşam getirdiği Ulus gazetesi’nde, Kıbrıslı olduğunu bildiğim

Siyasal Bilgiler Fakültesi Profesörü Ahmet Şükrü Esmer’in ince, uzun sütunundaki

-Dünyada Bugün- yazılarından da öğrenebilirdim.

Evimizde Bonus Gastor marka  bataryalı radyomuz vardı; oradan da duyar, bilirdim.

Fakat, benden başka 31 öğrenci daha vardı dersliğimizde.

Değil her gün, yılda bir kez bile evlerine gazete girmezdi.

Belki ancak bir arkadaşımın evlerinde radyo vardı.

Radyo lüks idi. Her köylü alamazdı.

Bu durumda nasıl öğreneceklerdi gerçeği.

Elbet, öğretmenden.

Fakat, eğiticilerimiz vardı  da,  sabırları yoktu.

Kim uğraşacak, kim emek verecek, çocukların doğruları öğrenmeleri için !