ZİHNİMİZİN ARKA PLÂNINDAKİ "BOŞANMA" FİKRİ

İnsanların, olayların, tarihin ve toplumların hep bir arka plânı (background) vardır. Biz buna Psikolojide "Bilinçdışı" diyoruz. Bilinçdışı (unconscious) dediğimiz durum, insan davranışlarını %80-90 oranında yönlendirir. Bu demek oluyor ki, insan, içinde yaşadığı coğrafyanın ikliminden tutun, kültür çevresine ve içerisine doğduğu aile düzenine kadar pek çok koşuldan kontrol dışı etkileniyor.

Aynen insandaki gibi toplumun da bilinçdışı durumları vardır ve belirli inanç kalıpları bu bilinçdışı durumları şekillendirmektedir. Buradan hareketle, konuyu aile içi sorunlara getirmek istiyorum.

Evliliklerde gözlemlediğim en temel sorun, bir çoğumuzun zihninin arka plânındaki "ayrılık/boşanma fikri" dir. Henüz evlenmeden bu fikrin tohumları bireylerin zihinlerine ekilmeye başlanmış olup, evlilik sürecinde yaşanan sorunlarda ayrılığın bir çözümmüş gibi algılanmasına sebep olmaktadır. Oysa "Ayrılık, çözüm için sebep değil, çaresizlik duygusunun sonucudur…"

Birbirlerini çok seven çiftlerin zihinlerinin arka plânında bile bu hastalıklı düşünce maalesef mevcuttur. Aile içerisinde karşılaştıkları her problemde ayrılıktan bahseden çiftler, çözüm için çabalamak yerine kolay olanı tercih etmektedirler. Bu da süreç içinde çok yıkıcı etkiler oluşturmaktadır.

Ayrılık fikrini genellikle çiftlerden birisi dillendirir. Diğeri ise bu düşünceden itinayla uzak durur ve hep korkar ayrılıktan... Korkan taraf hep alttan almaya ve durumu idare etmeye çalışır. Sorun daha fazla büyümesin diye sorunun üstünü örtmeye ve onu görmezden gelmeye gayret eder. Ancak bu iyi niyet karşı tarafa "sorumsuzluk, vurdumduymazlık" olarak yansır. Bazen de hakikaten vurdumduymaz olabilmektedir eşler… Öyle ki, karşı tarafın içinde çırpındığı sorun, kendisi için anlamlı ve önemli değilse, onu ellerinin tersiyle itip önemsemeyebilir.

Zihninin arka planında hep boşanma fikrini taşıyan ve bunu her çıkmaza girdiğinde dillendiren eş, aslında bilinçdışında ayrılıktan en çok korkmakta olan eştir. Bunun sayısız örneklerini evlilik danışmanlığı yaptığım süreçlerde gördüm. Öyle ki, evliliklerindeki 20-30 yıl boyunca ayrılığı dillendirip karşı tarafı sindirmiş eşin muhatabı bize tükenmiş olarak gelip yardım alıyor ve sadece bir kaç seansta korkularıyla yüzleşip güçlenerek her olasılığa hazır hale gelebiliyor. İşte o anda, yıllarca ayrılığı dillendiren eşi bir anda tutuşmaya başlayıp çırpınarak çözüm arayışına giriyor.

Siz ayrılıktan korkmaya devam ettikçe muhatabınız daha da cesaretlenecektir !.. Siz korkularınızla yüzleşince muhatabınız sizin korkularınızdan beslenemeyecek ve artık pervasızca davranamayacaktır !..

Dikkat ediniz!

Zihninizin arka planındaki ayrılık düşüncesi çözüm değil sadece çözümsüzlük üretir. Lütfen bu fikirden uzaklaşınız. Unutmayınız ki, baş edemediğiniz eşleriniz değil, kendi zaaflarınızdır. Ve her insan kendi anlamalarının kurbanıdır. Bu yüzden, evlenmeden önce hayallerinizden vazgeçiniz ki hayal kırıklığı yaşamayınız…

Evlilikte "Bir" olmak değil, "Birlikte olmak" önemlidir…

Birlikte olmak ise paylaşabilmektir...

Sağlıcakla kalınız...

Fatma ÇALIŞKAN

▪Psikolog

▪Pozitif Psikoterapist

▪Aile Danışmanı