Çukurova Üniversitesi”nin 4 5oo dekarlık birinci sınıf tarım alanını, verimli topraklarını imara açma girişimleri, kıt topraklara sahip Türkiye”nin geleceği açısından endişe verici boyutları olan bir olaydır.

Adana’ nın yerel yönetimindeki etkili ve yetkili çevreler Seyhan Baraj Gölü kıyılarına, Balcalı arazisine göz diktikleri gibi,  Üniversitenin uygulama alanlarına, çiftliğine de el koymaya karlarlı görünmektedirler.

Yüreğir Belediyesinin sınırları içindeki tarım alanlarını imara açma girişimleri l995

yılının kasım ayında başlamış ve yerel basın bu istemlere karşı durmuştu.

Deprem kuşağı üzerinde bulunan Adana’ da tarım alanları kentleşmeye açılmaktadır. Bu, kaygılandırıcı bir olaydır. Burada rant hesapları yatmaktadır.

Oysa, l995’ te Başbakanlık’ ın yayınladığı bir genelgede yeni üniversite açılan kentlerde, kamu alanlarının üniversiteye verilmesi önerilmekteydi. Belediyelerin görevleri arasında üniversitelerin gelişmesini sağlamak, destek vermek de vardır. Adana Ve Yüreğir Belediyeleri ise bunun tersini yaparak, üniversiteyi çalışamaz, işlevini yerine getiremez bir duruma düşürmek istemektedirler.

Tarım alanları, deprem güvenliği en az düzeyde bulunan yörelerdir. Tarım, zemini gevşek ve dolayısıyla dayanıksız alanlarda yapılır. Verimli toprak demek bir bakıma bu özellikleri taşımak demektir. Patates ekeneğinde sanayi kurmağa kalkışmak, bu yönüyle sakıncalı olmuştur. Sonuçları da l7 Ağustos 1999- depreminde görülmüş ve yaşanmıştır.

Bir belediye başkanı (Yüreğir), güya estetik kaygılarla “Bulvar üzerinde tarla olması hiç de hoş değil,” diyebilmektedir. Belediye Başkanını rahatsız eden gerçekten bu mudur? Sayın Başkan estetiğe gerçekten önem veren insan mıdır? Bu sözler bilimsel gerçeklerle de açıkça çelişmektedir. Karşıyaka ve güney semtlerinin sanayi tesisleri en verimli tarım alanlarını işgal etmiştir. Bu ayıp ortada dururken, üniversite arazisi üzerinde tekrarlama inadı akıl almaz bir aymazlıktır.

Belediye Başkanları kentlerinin, mahallelerinin insanca yaşanılır yerler olması için çalışmak üzere o makama seçilmişlerdir. Bizde ise, ne yazık ki, rant hesapları ağır basmakta, halkın rahatı,.esenliği,güvenliği önemsenmemektedir.

Bulvar üzerinde tarladan rahatsız olan başkan, bulvar üzerinde zehirli gazları havaya savuran, atık ve artık sıvı, katı herşeyini ırmaklara veren bir sanayi tesisinden rahatsızlık duymamakta, yetkisini kullanarak o tesisin çalışmasını durdurmamakta, ceza kesmeğe de gerek görmemektedir. Burada halkın hiçbir önemi yoktur. Çünkü, bu başkanlar başka hesaplar peşindedirler.Ve acı olan nokta şurasıdır ki, Adana-Ceyhan Depremi, İzmit Körfezi-Sakarya

depremi hiç kimseye, etkili ve yetkili çevrelere ders verememiştir. Daha doğru bir tanımla mülki yöneticiler, yerel yöneticiler bu olaylardan ders alamamışlardır.

Bu da, Ortadoğu toplumlarının körlüğünden, bağnazlığından, bilimi değersizleştirmeğe olan yatkınlığımızdan ileri gelmektedir.