SONA DAİR MIRILTILAR

Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda olmuş olan. Artık ondan ötesi veya başkası olmayan ; nihayet, yani son. Cevabı belli ama sorulması zor olan ucu açık kelime. İnsan bu açıklığı kapatmaya aşina.

Son , gölgesi bile ağır. Yan yana üç noktanın, tek başına olan bir noktaya yenilmişliği. İçimizin derinliklerine düşen anlam. Diplerdeki her şeyi , hayatın yüzüne vuran çıktılarıyla değerlendiren insanoğlunun, yanıldığı hakikât.

Hep merak eder insanoğlu sonu ve sonunu. Fincanlar kapatır fallar baktırır. Maçın sonu, filmin sonu, daha ilk sayfası okunan kitabın sonu derken, içindeki merakı asla doyuramaz.

Bazen anlamlandıran bazen anlamsızlaştıran tanıdık bir yabancı gibidir son. Öyle ince , öyle dokunaklı bir kelime ki, bir şeyleri hep eksik. Tamamlanamayan. Onca dile ve lehçeye rağmen , anlam yetmezliğine düçar olan üç harf ; son …

Yangının külü değil ateşin közü aslında. Zamanın terkisinde her nefeste harlanan uğultu.. Ezberleri bozan ürkütücü derinlik.

Kuruyan ağaçların bedenlerindeki acizlik kostümüdür son. Mişli geçmiş zamanın dilindeki ıslak zikirdir. İçi boş çerçeve gibi, buruklukla kardeştir çoğu kez. Yetememişlik yada yitmişlik, tüketilmişlik yada tükenmişliğin coğrafyasıdır.

Son gelir. Pişmanlıklar üşüşür ruhun her metre karesine. Kırılgan zaman tiyatrosunun acıklı bir perdesidir o an. Ve gözler, rengârenk açan çiçeklere vuslat türküsü söylemektedir artık.

Her şey ya bir öncekinin sonucu ya bir sonrakinin sebebi. Çıkılan her yolun sonu, yeni bir yolculuğun başlangıç yeri. Her sona gidiş yolu, bir başkası için sondan başa dönüş .

Son ödeme tarihi, son kullanma tarihi veya son dakika haberi . Hepsi dayatılan yeni yaşama biçiminin, yeni hayat kurgusunun birer aldatmacası.

Her yeni dediğimiz başlangıç , sona doğru yönelmiş bir ok. Son olsun diye başlanılmasa bile, sondan kaçış yok.

Son dedikse, yok oluş değil elbet. Yeni bir şeyin başlangıcının işareti belki de. Kimine göre bir hüzün bestesinin notaları, kimine göre özgürlük suyunun şırıltıları. Yeşillerin kahverengiye teslim oluşu, cemrenin toprakla kucaklaşması. Ömür, kimine kışın sonu kimine bahar müjdesi.

Son ders vardır ama son dert yoktur. Son bakış vardır ama görmek sonsuzdur. Son ses vardır ama duyacaklarının eceli yoktur. Son soru vardır lakin imtihan ebedi. Son söz vardır ama söylemeyi istediklerinin haddi hesabı yoktur...'’ (1)

Yenilip sonu gelen bir meyvenin atılan çekirdeği gibi, hayat çekirdekten başlar. Yaşamın sırrı işte burada. Son yoksa, gerçekten kazanmak ya da kaybetmek diye bir şey de yok. Madem var, o halde son’dan başlayarak kazanmanın zamanı şu an, hemen, şimdi.

Birinin sonu , ötekinin başlangıcına gebe.Her başlangıç, son için bir yer barındırır toprağında. . Ne bundan azı ne de fazlası.

Kelimenin bedenine takılıp düşmeden, ardındaki mânâya uzun uzun kafa yorulduğunda, derinliği idrake çalışıldığında anlaşılır ki, ‘’SON’un hakikati, çapın dan daha büyük.

Sonsuzluğun sonu yok. Son dediğimiz ne varsa, her şey , işte tam orda yeniden başlıyor. Film nerde biter bilemeyiz ama her şey sona doğru değil , O’na doğru.

1 ) www.haber7.com / Esra Elönü