Sağ kulakçıkta üç ana giriş vardır. İlki; beyin ve kollarımızdan gelen kanı taşıyan kapakçık içermeyen üst göğüs toplardamarıdır. İkincisi ve daha yüksek kan akımı olan alt taraftan karın ve bacaklarımızdan kanı getiren ucunda yarım kapakçık bulunan alt göğüs toplardamarıdır. Üçüncüsü ise; sol iç yan tarafta kalp tarafından kullanılmış kanın aktığı ucunda yarımdan biraz fazla kapakçık bulunan kalp toplardamarıdır. Bunlara ilave olarak kalbin kendine ait kanı kısa devre yaparak sağ kulakçığa bıraktığı küçük kanalcıklarda vardır.

Üst ve alt göğüs toplardamarı nehir, kalbin toplardamarı ırmak ve diğer küçük kanalcıklar dere olarak adlandırırsak, sağ kulakçık akarsuyun denize döküldüğü havzadır. Bu havzada oksijenin azaldığı ve hücrelerin yorgun olduğu düşünülürse bir hareketlenme iyi olacaktır. Basıncın iyice düştüğü, kan akımının nerdeyse durma noktasına geldiği anda hücreler kalbin fıskiyeleri ile yıkanmakta, hızlandırılmakta ve bir canlanma olmaktadır. Artık lunaparkın en hareketli ve adrenalini en yüksek araçlarına binme zamanı gelmektedir. Heyecan başlamış, hücreler akıntıya kendilerini bırakarak mutluluk içerisinde yollarına devam etmektedirler.

Sağ kulakçıktaki dereler kalbin kasılma gücüyle fıskiye gibi rol alarak yukarıdaki canlanmaya neden olurlar. Kalbin her kasılmasının tazyiki ile fıskiyede kan, çok uzaklara fışkırtılır. Kalp gevşerken bile kan akımı azalarak devam eder. Bu derecikler sağ kulakçığın iç tarafında daha çok üst göğüs toplardamarına doğru fıskiye görevi yaparlar. Fıskiyenin akım yönü sağ karıncığa doğrudur.

Yukarıdan aşağıya doğru inen hücreler bu destekle son bir çaba ile karıncığa doğru ilerlerler. Yine sağ kulakçığın iç tarafındaki duvarın orta kısmında bir tümsek vardır. Bu tümsek üst göğüs toplardamarından gelen kan kitlesini yumuşak bir hareketle sağ karıncığın girişindeki kapağın tam ortasına doğru yönlendirir. Üst göğüs toplardamarında kapakçık olmamasına rağmen bu küçük çıkıntı, bu bölgeden kanın direk sağ karıncığa yönlendirilmesinden sorumludur. Fıskiyelerin katkısı da tabii ki cabası… Bu inanılmaz süper hidromekanik teknoloji otururken, yatarken, hatta baş aşağı halde bile kanın başımızdan kalbe doğru akmasını sağlayan müthiş bir performanstır.

Sağ kulakçığa açılan damarların anatomik yerleşimleri ve açılarının kanı nasıl çalkalayıp, karıştırıp kıvama getirdiğini ve akım hızını nasıl arttırdığını üst göğüs toplardamarının akım özelliklerini inceleyerek anlamış olduk. Bu akımda birazcık bozulma yüzün şişmesi ile sonuçlanmakta ve göz kapaklarımızın altındaki uyku mahmurluğundan kaynaklanan şişkinliği arar hale getirmektedir.

Evet, üst göğüs toplardamarı kapakçık içermemesine rağmen sağ kulakçığın karakterine göre var olan bir tümsek ve küçük kanalcıkların tazyiki ile sağ karıncığa doğru kan akımı yönlendirilmekte ve hücreler sağ karıncığa doğrudan sevk edilmektedir.

Yüzümüzün ödem toplayıp şişmesini engelleyen bir kan akımı dinamiğine vurgu yapalım. Ön taraftan saçlı derimizin sınırını çizin. Toplardamar ve beyaz kan damar akımı buradan arkaya doğrudur ve nihayetinde üst göğüs toplardamarına dökülürler. Kafa derimiz dahil beynin kan akımı önden arkaya yani alından enseye doğrudur. Özellikle tansiyon ani yükseldiğinde ense sertliği ile belirginleşen baş ağrısı oluşmaktadır. Tansiyonun yükselmesi ile toplardamarlardaki kan akımı ani artmakta beyin toplardamarları önden arkaya doğru artan basınca maruz kalmakta, ensede basınç çok artarak ki çıkış noktası olması nedeniyle sertlikle beraber baş ağrısı olmaktadır. Kan yeterince hızla kafatasımızdan tahliye edilememektedir. Buna bir nevi tansiyon yüksekliğine bağlı migren olarak bakabiliriz.

Yukarıda belirttiğim gibi üst göğüs toplardamarında kapakçık olmaması yani kan akımının engellenmemesi ve kafamızdan gelen kanın hızlıca sağ kulakçığa engelsiz ulaşması baş ağrısını engelleyen gizli etkenlerden biri olsa gerek. Eğer olsaydı, kan akımı biraz durdurulsaydı, hafif bir tansiyon yükselmesinde ne olur du? Düşünmek bile istemeyiz. Olmayan şeyde bile farklı bir güzellik, olanın üzerine eklendiğinde, muhteşem bir mekanizma.