KAR RİSALESİ

‘’İncecikten bir kar yağar / Tozar Elif Elif diye ‘’ başlar Karacoğlan’ın türküsü. Elif’in köyü , kendi yaşadığı köyün yukarısında kaldığı için , Elif’ine bu türküyle seslenmiş. Karı, özlemine hem katık hem kılavuz etmiş.

Eski zamanlarda dünyayı bir güzellik olarak sarıveren kar, şimdi hayatı felç eden bir felaket gibi görülüyor. Gökyüzünden süzülmeye başlayan kar tanelerinin şiirsel güzelliğine bakan yok şimdi; herkes evine ya da işine ulaşmanın derdinde. (1)

Oysaki kar, görüntüsüyle üşüttüğü kadar hissettirdikleriyle ısıtır da. Kentleri yorgunluklarından arındırıp onlara taptaze, genç ve yaşsız bir çehre sunar. Her şeyi örten beyaz pelerini altında , nice öyküleri yatar. Beyaz bir görkemdir. Tüm soğukluğuyla ve erişilmez ışığıyla soluksuz bırakır insanı.

Gökyüzünün , yeryüzüne yazdığı en güzel şiirin kelimeleridir kar. Uzun beyaz bir yolculuk hevesi kaplar o an insanın içini. Dünyayı sevmek için yeniden bir fırsat, beyaz bir sayfa açmak için nasip anıdır bu.

Hayatın düzenini değiştiren asil bir hükümranlığı vardır karın. Zamanı bembeyaz bir sayfaya dönüştürür. İnsan da, o sayfadan hatırladıklarının mürekkebiyle boyar yarınları.

Allah dağına göre kar verir. Kimisi için kuş tüyü kadar hafif, kimisi için demir gibi ağır ve zordur Zengin damına, fakirin gamına yağar. Bu yüzden ki, üşüyen biri için asla romantik değildir. Dışarıda kalanları, üşüyenleri ve garipleri hatırlatmayan kar yerlere değil, yüreklere yağıyordur.

Sessizliği ile konuşan beyaz bir sükuttur kar . Maharet onu dinleyebilmektir. Sezai Karakoç Kar şiirinde dediği gibi ‘’ Karın yağdığını görünce / Kar tutan toprağı anlayacaksın / Toprakta bir karış karı görünce / Kar içinde yanan karı anlayacaksın ..’’

Bebek kar kadar saf, kaplan kadar vahşidir. Doğayı bir gelin gibi süsler . Bu estetik, güzeli görmeye meyilli insanın ruhuna işleyerek , onu dinginleştirir. Zarif bir misafir gibi gelir usulca konar yeryüzüne. Vedası da öyle zariftir.

“Kara basma iz olur. Beyaz giyme söz olur.” demiş atalar. Bu, karın tüm kötülükleri örttüğü, yeryüzünün hafızasına perdeler indirdiği demek değildir. Aksine kar gizliliğin ve yanlışlığın düşmanıdır. Onun beyazlığı , kirlilikleri asla kabul etmez.

Kimi hayaller kar tanesine benzer. Yere düşünce eriyiverir. Bazen de sloganik ideolojiler gibidir. Kaybolmaktan başka geleceği yoktur. Bazen uyutur bazen unutturur. Eğlendirir, üşütür ve kaybolur.

‘’Kar taneleri ayaklarının ucuna basarak yürüyen insanlar gibi. Sanki bizi rahatsız etmekten, uyandırmaktan çekinir gibi usulca düşüyor, sessizce dokunuyorlar dünyanın tenine.’’ der Gökhan Özcan.

Kar, cam ağaçlarına bir başka güzellik katar. Dallarına binen yük, saçlarına ak düşmüş nur yüzlü ihtiyarları hatırlatır. Hayatın her mevsimindeki renkleriyle beraber, yükünü de yükünü taşımak zorunda olduğunun ispatı gibi asılı durur ağaçlarda.

Kar yağarken huzur duyar insan. Gürültüleri emip huzur dolu beyaz bir sessizlik bırakır geriye . Bundandır ki gürültü yapanların değil huzur sunanların yolu en çok gözlenir.

Onlar, beyaz kelebekler gibi düşerken, kirinden arınır tüm renkler . Rahmet vesilesidir. Eridiğinde, çiçekler dirilmeye başlar. Başımızdaki kar beyazlıkları ise, ikinci dirilişimizin habercisidir.

Beni sorarsanız, kışım işte !

1 ) yenisafak.com / Gökhan Özcan