Kalp atım sayısını sizlerle daha önce paylaştım. Bu yazıda, kalbimizin her iki tarafına yerleşik, tamponlardan, kendine has bacası bulunan, radyatör gibi yüreğimizi soğutan, ferahlatan, kalbimizi hava yastıkları gibi güvence altına alan akciğerlerimiz hakkında bilgiler sunmak istiyorum. 

Anne rahminde bebeğin kalbi muntazam bir şekilde çalışırken akciğerler çalışmaz. Her iki akciğer, sönük balon gibidirler. Balonu şişirecek ve vücuda dağılıp yerleşecek son ana kadar vücutta ikamet edecek o ilk nefesle gelecek olanı beklenmekte ve o ana kadar sessizlik korunmaktadır.

Akciğerler gaz alışverişinin yapıldığı küçük dolaşımın esas organıdır. Temel görevi gaz değişimi yapmaktır. İki adet akciğerimiz, 4 ana parçadan oluşur. Yetişkinde akciğerlerin her biri yaklaşık YARIM KİLO kadardır. Ağırlığımızın yaklaşık BİR KİLOSU her iki akciğerimize aittir. Akciğerlerimiz damarlardan, hava yolları ve hava keseciklerinden oluşur. Akciğerlerimizin toplam alanı bir basket sahası genişliğindedir. Akciğerlerimizin her birinde üzüm salkımları şeklinde sıralanmış yaklaşık ÜÇ YÜZ MİLYON, toplamda ALTI YÜZ MİLYON hava keseciği bulunmaktadır. Bu kesecikler hava ile dolup boşalarak gaz değiş tokuş işlemini yaparlar.

Akciğerlerimiz göğüs boşluğunda tepesi yukarıda tabanı aşağıda koni şeklinde konuşludur. Koninin dar kısmı olan üst kısmı, sağlam ve sıkı bantlarla temelleri atılmış, alt kısmı ise çok yumuşaktır, karın ile göğsü ayıran kas tabakası üzerine oturur vaziyettedir. Diyafragma dediğimiz bu kas tabakası akciğerlerimizin alt kısmına kubbe tarzında yerleşerek göğüs boşluğuna uzanmakta her hareketiyle nefes alıp vermemize ciddi katkıda bulunmaktadır. Yumuşak olan bu kas vasıtasıyla mide-bağırsak gazı, geğirme, hıçkırık, bağırsaklarımızın hareketleri biz uyurken bile akciğerlerimize masaj yapmakta, hava keseciklerinin içerisinde balgam birikmesini engellemektedir. Kısaca; diyafragma akciğerlerimizi mide bağırsak sisteminin katkısı ile akciğerlerimize devamlı titreşim halinde tutmaktadır.  

Akciğerlerimizde ilginçtir ki kas sistemi bulunmaz. Hava yollarının çevresinde ve damar duvarlarında kas bulunurken, akciğerimizin diğer kısımlarında kas yoktur. Bu nedenle nefes alma ve verme işlemi tamamen göğüs duvarı kasları tarafından yapılır. Yani akciğerlerin genişleyerek hava ile dolması, göğüs duvarı kaslarının göğüs boşluğunu genişletmesine bağlıdır. Nefes verme işleminde ise tam tersi olur ki akciğerlerimiz küçülerek içerisindeki hava boşaltılır. Nefes alıp verme işleminde akciğerlerin sönüp, tekrar hava ile dolması akciğerlerin çok aşırı esnek olmasına bağlıdır.

Nefes, evet nefes, havanın gittiği yer olan akciğerler, insan dakikada 12-16 defa nefes alıp vermektedir. Bir saatte ortalama BİN, bir günde YİRMİ BİN, ayda ALTI YÜZ BİN, yılda YEDİ MİLYON kere nefes alıp veriyoruz. Nihayetinde 70 yaşında YARIM MİLYAR nefes alıp vermiş oluyoruz. Kalp atım sayısı ile orantılanırsa 5 kalp atımına 1 nefes karşılık gelmektedir. Her nefeste ortalama YARIM LİTRE havayı ciğerlerimize çekmekteyiz. 1 dakikada BEŞ LİTRE, 1 saatte ÜÇ YÜZ LİTRE, 1 günde ON TON, 1 ayda ÜÇ YÜZ TON, 1 yılda DÖRT BİN TON, yetmiş yaşında bir insan ÜÇ YÜZ BİN TON havayı solumaktadır. Nefes olarak aldığımız havanın %21’i oksijen içerdiğine göre 70 yaşındaki bir insan ALTMIŞ BİN TON oksijeni afiyetle kullanmış bulunmaktadır.

Nefes borumuzla akciğerlerimizin direk bağlı olduğu atmosferde 120 çeşit farklı gaz bulunmaktadır. Atmosferdeki bu gazların toplam ağırlığı ‘BEŞ KATRİLYON YEDİYÜZ TRİLYON TON’ dur. Hava olarak nitelediğimiz bu bileşimden sadece biz insanlar (YEDİ MİLYAR) 1 dakikada 40 MİLYON TON havayı solumaktayız. Diğer canlıları da hesaba katarsak gaz alışverişin boyutu çok büyük boyutlarda karşımıza çıkar.   

Sonuçta kalbimizi hava yastıkları şeklinde koruyan akciğerlerimiz, kendisine özgü bacası ile bizi hayata bağlamakta, bu bacadan hem nefes alınmakta hem de verilmekte, hep elastik ve yumuşak kalsın diye diyafragma tarafından masaj yapılarak gönlü hoş tutulmakta, bu faaliyete karın içi organlarımızın her biri kendilerine özgü hareketleri ile katkıda bulunmakta, hava kesecikleri devamlı titreştirilerek içlerinde sekresyon birikmesi engellenmekte ve hayat bütün güzelliği ile bizim içinde, sizin içinde devam etmektedir.