İleride tarih kitaplarının, 2015 genel seçimlerinden bahsederlerken iki konuyu ön plana çıkaracakları kesin. Birincisi Başkanlık tartışmaları ikincisi ise HDP’nin seçime parti olarak girecek olması. Başkanlık tartışmaları Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar ertelendiği için, anlaşılan tarih kitaplarının 2015 seçimleri ana konusu HDP olacak.

 

Burada sorulması gereken asıl soru şu HDP neden uzun bir aradan sonra genel seçimlere parti olarak girme kararı aldı? Cevabı çok basit, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde almış olduğu 9.8 oy oranı HDP’nin parti olarak barajı aşabileceğinin göstergesi oldu denebilir, o zaman bana da bir soru sorma hakkı daha doğar. 2014 yerel seçimlerinde yüzde 6.8 alan HDP/BDP’nin genel başkanı nasıl oldu da 3-4 ay gibi kısa bir süre sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu yüzde 3 artırabildi? Bu sorunun cevabı da çoğu kimsenin tahmin edebildiği üzere, önümüzdeki seçimlerin MHP İstanbul 1. Bölge 1. Sıra adaylığı ile ödüllendirilen ve 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminin çatı adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu.

 

Ekmeleddin İhsanoğlu önemli bir İslam Tarihi Pofesörü’dür, yazdığı İslam Bilim tarihi kitapları üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmaktadır ama siyasi bir figür olarak geçmişi parlak değil hatta, sönük İKÖ genel sekreterliği nedeniyle başarısız bile denebilir. Ben bile kendisini bir ilim adamı olarak çok sevmeme ve eserlerinden kendisini tanımış olmama rağmen, çatı adayı olarak açıklandığında kendimi gülmekten alamamıştım, varın siz ülkemizin sol kesim seçmenini düşünün. Tayyip Erdoğan’ın karşısına partilerinin koyduğu aday, başkanlarının ismini dahi söyleyemediği, tanımadıkları bir İslam Tarihi Profesörü.

 

Bu nedenlerde dogal olarak sol kesimimizden hissedilir düzeyde bir oy Selahattin Demirtaş’a sosyalist geçmişi nedeniyle kaydı ve yüzde 9.8 gibi bir sonuç oluştu, bunu kimse inkar etmiyor ama peki bugün bunun HDP için gerçekleşeceğini garanti edebilecek miyiz? Sol seçmen doğal olarak Ekmeleddin beye oy vermek istememişti ama bugün ön seçimlerle tabanının istediği sol kökenli isimleri aday göstermiş, gereken önlemleri yoğun bir seçim propagandası ile almış CHP’ye neden oy vermesin de HDP’yi tercih etsin?

 

Burada zayıf bir AK Parti(parti isminin resmi kısatlaması bu şekilde) için, HDP’nin mecliste yer alması gerekiyor, sol kesim bundan HDP’yi destekleyebilir iddiası gündeme geliyor ve bu göz ardı edilemeyecek bir iddia. Ama Selahattin Demirtaş, Ekmeleddin İhsanoğlu etkisiyle bile sadece sol oyarı ile yüzde 10 barajını aşamamışken genel seçimlerde HDP nasıl aşacak bu barajı? Hemde sol oyları alayım derken geliştirdikleri Diyanet İşleri Başkanlığı karşıtı, Ermeni soykırımı iddiası taraftarı vb. söylemlerle muhafazakar kürt oylarını kaybetme riskleri varken. Halbuki Selahattin Demirtaş’ın kısa bir müddet önce kullandığı muhafazakar ve dine karşı hoşgörülü söylemleri barajı aşmak için daha garanti bir yol olabilecekken, neden yeni bir yol tercih edildi?

 

Resmin geneline bakıp, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir anda ortaya çıkmasını, HDP’nin barajı aşabilecekmiş gibi gösterilmesini, sol oylar için halkın çoğunluğunun değerlerine karşı söylemler geliştirilmesini göz önüne alınca, insanın aklına ister istemez, hakikaten HDP barajı geçmek istiyor mu, yoksa barajı geçmemek daha mı işlerine gelecek soruları geliyor.