Özel günlerindeki bir kadının namaz kılması ve oruç tutması haramdır. Bu durumdaki kadının namazı ve orucu sahih olmaz. Fakihler bu konuda görüş birliği içindedirler (Şâfiî, el-Ümm, II,130-131; Sahnûn, el-Müdevvene, I, 151; Haddâd, el-Cevhera, I,34; İbn Hazm, el-Muhallâ, II, 162; Merğînânî, el-Hidâye, I, 208-209; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 386-387; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 331, 385; Şevkânî, es-Seylü’l-cerrâr, II, 148). Âdet süresince terk edilen namazların kazâ edilmeyeceği, oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı hususlarında da bütün mezheplerin görüş birliği vardır (İbnü’l-Münzir, el-İcma, s. 47-48; Nevevî, Şerhu Müslim, IV, 26; San‘ânî, Sübülü’s-selâm, I, 383; Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbe‘a, I, 118).
Söz konusu icmânın dayanağı Hz. Peygamberin (s.a.s.) hadisleri ve sahabe uygulamasıdır. Nitekim Hz. Âişe bu konuda kendisine sorulan bir soru üzerine; Resûlullah döneminde âdet gördüklerinde tutmadıkları oruçları kaza etmekle emrolunduklarını, kılmadıkları namazları ise kaza etmekle yükümlü tutulmadıklarını söylemiştir (Buhârî, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 69).

Kadınlar gebelik dönemlerinde oruç tutabilirler mi?

Ramazan orucunu tutmamak için geçerli mazeretlerden biri de gebelik veya çocuk emzirmektir. Gebe veya emzikli olan kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları hâlinde oruç tutmayabilirler. Bunlar bir yönüyle hasta hükmünde oldukları gibi, onlara bu ruhsatı tanıyan hadisler de bulunmaktadır (Nesâî, Sıyâm, 51, 62; İbn Mâce, Sıyâm, 12).
Kendisi dayanabilecek ve çocuk da etkilenmeyecek ise gebe ve çocuk emziren kadın oruç tutabilir. Bu konuda alanında uzman bir hekime danışılması uygun olur. Hamilelik ve çocuk emzirme gibi meşru sebeplerle oruç tutamayan kadınlar, tutamadıkları bu oruçlarını şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler (Merğînânî, el-Hidâye, II, 269).

Düşük yapan bir kadın oruç tutabilir mi?

Arka Sokaklar Dizisi 13.10 2023 Yeni Bölüm Geniş Özeti Arka Sokaklar Dizisi 13.10 2023 Yeni Bölüm Geniş Özeti

Düşük yapan bir kadının oruç tutup tutamayacağı konusundaki hüküm, düşüğün lohusalık sebebi sayılıp sayılmaması ile ilgilidir. Hanefî ve Hanbelîlere göre; el, ayak veya parmak gibi organları belirmiş cenin düşüren kadından gelen kan, nifas (lohusalık) kanıdır; bu kadın da lohusadır. El ve ayak gibi organlar belirmeden meydana gelmiş düşükten sonra görülen kan ise istihâza (özür) kanıdır. (Bkz. Merğînânî, el-Hidâye, I, 226; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 431).
Hanefî ve Hanbelîlerin verdiği bu hükmün, rahim yolundan gelip düşen/dışarıya çıkan maddenin cenin mi yoksa başka bir şey mi olduğunun ancak el-ayak gibi organların belirmesiyle ayrıştırılabildiği zamanlarda verilmiş olduğu dikkate alınmalıdır (Bkz. Kâsânî, Bedâî’, I, 43).
Bu konu ile ilgili olarak âlimler kendi dönemlerindeki tıbbî bilgilerden hareketle farklı içtihatlarda bulunmuşlardır. Bu sebeple günümüzdeki tıbbî veriler dikkate alınmalıdır.
Bu itibarla düşenin cenin olduğu tıbben tespit edildiğinde düşükten sonra görülen kan da lohusalık (nifas) kabul edilmelidir. Nitekim Şâfiî ve Mâlikîlere göre de her durumdaki düşük lohusalık sebebidir. (Remlî, Nihâyetü’l-muhtâc, I, 212; Desûkî, Hâşiye, I, 174-175). Sonuç olarak organları belli olsun ya da olmasın düşüğün cenin olduğu biliniyorsa söz konusu kadın lohusalık hükümlerine tabi olup oruç tutamaz.

Düzensiz âdet kanaması olan bir kadın oruçlarını nasıl tutmalıdır?

Kadınlar âdet dönemlerinde namaz kılmazlar, oruç tutmazlar. Temizlendikten sonra kılamadıkları namazları kaza etmezler fakat oruçlarını kaza ederler (Buhârî, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 69; Ebû Dâvûd, Tahâret, 106; Tirmizî, Tahâret, 97).
Her kadının âdet gördüğü gün sayısı eşit değildir. Bu süre Hanefîlere göre en az üç, en çok on gün olabilir. Âdet günlerinin süresi, daha önce yaşanmış tecrübelere göre belirlenir. Düzensiz kanamalarda, üç ile on gün arasındaki kanama âdet sayılıp, o günlerde oruç terk edilir. Daha sonra kaza edilir. On gün dolduktan sonra gusledilip, namaz ve oruca başlanır. İki âdet arasındaki temizlik süresi de 15 günden az olmaz.