Garipceli Niyazi Emmi

BİR SEPET ÜZÜM

Çifte bedestenli koca Kayseri,

Erciyes karşında yaman görünür.

Kapalıçarşı kapısının önünde durdu Niyazi Emmi. Halı heybenin bir gözünde sepet vardı. İçi üzüm dolu. Onu çıkardı. Taşların üzerine koydu. Heybeyi dürdü büktü, altına aldı, oturdu.

Kayseri uyanıyor; ortalık canlanıyordu.

Niyazi Emmi sepeti ığşaladı. Yaprakları aldı, yere koydu. Salkım salkım üzüm diri diri daneleriyle ortaya çıktı. Beklemeğe başladı. Geç kalmamak için, evde sabah çorbasını içmemişti. Üzümü iyi ederle satarsa gidip bir aşevinde çorba içmeyi düşündü. Çevresine baktı, karşıda vardı bir aşevi. Tencerelerde çorbaların buğusu tütüyordu.

Bir delikanlı yaklaştı. Elindeki iri boncuklu tesbihini sallayarak.

Niyazi Emmiye baktı, umursamazca. Tepesine dikildi. Ökçesi basık pabucunun sivri burnuyla sepete dokundu iki kez.

'' Ağa, gaç lira isdiyon üzümüne...''

......................................................

Yolcusu olduğum minibüs Ürgüp'ten Kayseri'ye yolcu taşıyan ilk minibüstü.

Sabah erken.

Karşıda Erciyes Baba'nın karları, buzulu parlıyor.Tam doruğu bir bulut , sarık gibi bürümüş.

Minibüs Garipçe Köyü içinde durdu.

Halı heybesine bir sepet yerleştirmiş Garipçeli bir köylü bindi.

Dikkatle , ilgiyle baktığımı görünce kırçıl bıyıklı yüzünde bir ışıltı belirdi; gülümsedi,gözleri çizgileşti.

'' Günaydın ! Adını bağışla !'' dedi.

Söyledim.

Kendisi de adını söyledi : '' Bana Niyazi dirler. Garipceli Niyazi.''

Kayseri'ye varıncaya değin sürecek yarenliğimiz böyle başladı.

'' Şinci bi sepet üzümü zabah ezeninde gidip bağa, kesdim. Gayseri'de satıp da garşılığında ilaç alacaam. Oğlum Libya gurbetinde para gazanıyor ya, gulağasma. Pek dooru dürüs para da gondermiyo. Gelinim hasda. Saalık Ocaandaki dokdur ilaç yazdı, gidip onu alacaam.''

'' Kolay olur mu bi sepet üzümü satmak ?''

'' Hem golay hem zor. Gelir bi delaannı, tohanır ayaanın ucuyla. Aaa,gaç lire isdiyon üzümüne. Külleme mi olmuş ne? İlle bi gabaat bulacak ki fiyet düşsün. Saygısız herifi öyle çok ki o şehrin. Esgiden Garipsu vardı. Bildin mi? Şişe içinde meyve suyu. Üzüm, zelderi, erik...Gooparatif işi. Baada üzüm galmazdı da gine elimize para geçmezdi canım. Onu da bitirdiler. Yidiler, içdiler, katibe gızlarınan Gayseride bahca içlerinde gizli lokantalarda huvardalıgla yiyip içdiler de batırdılar. Göya biz ortakdık. Elimize heç bi şey geçmedi. Şincik o faburha hep haraba...''

Ürgüp-Avanos-Nevşehir yolu Niğde asfaltıyla buluştu.

Niyazi Emminin sesi kesilmişti. Baktım, uyuyakalmış.

Sıkı sıkı tutuyor halı heybesini.

................................................

Kayseri'de bir büyük kitap satış dükkanında aradığım kitabı buldum. Kapalı Çarşı önünde Niyazi Emmi'yi gördüm. Bir adamla pazarlık yapıyordu. Uzaktan izledim. Üzümü sepetiyle vermedi. Salkımları bir torbaya boşalttı. Adamın verdiği iki banknotu aldı, katladı, ceketinin cebine koydu. Eylülün ilk günü, öğlen vakti , Kayseri'de hava sıcaktı.

Çevrede bir yerleri gözleriyle taradı. Konuşmamızı anımsadım. Eczane aradığını anladım. Yakındaki bir eczaneye yöneldi. Ben de onu izledim. O içeri girdi. Ben, dışarda ,camdaki ilaç reklamlarını incelermiş gibi yaptım. Niyazi Emmi cebinden bir kağıt çıkardı. Eczacı hanıma verdi. İlaçları bulundu, cam masanın üstüne sıralandı. Ederleri hesabedildi.

'' Abariii, o gadar dutuyo mu dimek. Peki gızım, ilk sırada hangi ilaç var, onu alıyım bari.''

Eczaneden elinde küçücük torba ile çıkarken, onu halı heybeye koymaya çalışıyordu.

Sanki ilk görüyormuşum gibi seslendim.

'' Niyazi Emmii, nasılsıın ? Gel bi lokantaya oturup yemek yiyelim.''

'' Sağol yiğenim. Bu Gayseri beni batırdı. Bu ne bahalılııık !.. Binip minibüse gaçıyım ben koye.''

'' Canım gel, acele etme! Benim konuğum ol bugün. Ben ısmarlayacağım yemeği.''

'' ............................''

'' Bildiğim bir lokanta var. Gidip İskender Kebabı yiyelim.''

'' Yiğenim niye masraf idersin böyle. Vazgeç !''

'' Yok yok. Hadi gidelim.''

Hiç sözünü etmedim eczanedeki alamadığı, almağa gücünün yetmediği ilaçlardan.

Üzülmesini istemedim.

Aradan yıllar geçti. Şimdi o yollardan artık kendi otomobilimle gelip geçiyordum.

Niyazi Emmi'yi hiç unutmadım. O minibüsteki yarenlik belleğimden hiç çıkmadı.

Garipce köyünde durup, uygun bir zamanda sorup, araştırıp halini, ahvalini öğreneceğim.

Eğer yaşıyorsa elbette.

............................................ 21 Eylül 2017