Bu makaleyi, onların gözünden kadını görme fırsatı edindiğim erkek danışanlarıma ithafen yazıyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum.

Bir erkek öncelikle annesinin kurbanıdır. Zira eşiyle sağlıklı ilişki geliştiremeyen  anne  bütün duygusal boşluğunu erkek evladı ile doldurur. Hayatının merkezine koyduğu oğlunu öyle yüceltir ve ona öyle bir anlam yükler ki o çocuk kadının ideal eşinin yerine geçer. Elbette bu durum bilinçdışı olarak oluşur. Bu durumda ezilen annenin koruyucusu olan erkek evlâd anneye karşı ayrı bir zaafiyet içerisindedir. Ve anne evladını bırakmaz , duygusal olarak kendinden ayrışmasına izin vermez. Evlâd birey olamaz, sorumluluk alamaz ve ilerde evlendiğinde dengeyi ve adaleti sağlayacak güçte ve yeterlilikte olamaz. 
Toplumumuzda 10 aileden 9 unda yaşanan gelin-kaynana ve karı-koca kavgalarının temelinde yatan sorun budur. 
Çünkü erkek evlâd henüz büyülememiş, duygusal olgunluğa erişememiştir,zira yıllarca kendisine kıyamayan ve onu kollamaya çalışan ya da kendisi tarafından kollanan bir anneyle yaşamıştır.
Siz ne kadar iyi niyetli bir insan olduğunuzu düşünürseniz düşünün ve karşınızdaki de ne kadar iyi niyetli olursa olsun sonuç değişmez malesef.
Çünkü ilişkinin bozulması ya da hastalanması iyi niyetli olmakla ilgili değildir, kendini bilmemekle, sorunu ve ilişkiyi yönetememekle ilgilidir. Ve insan eşiyle, çocuğuyla, annesiyle zahirde imtihan olurken asıl imtihanı henüz tanımadığı ve tanımlayamadığı zaaflarıdır.

Sonra erkek evlenir. Ne gariptir ki annesiyle onca çatışma yaşamasına rağmen gider yine annesi gibi birini seçer. Bu benzerlik evliliğin ilk yıllarında çokça dinlendirilir de.( annem gibi yapıyorsun vs.) Öyle olmasa bile benzetilir ona. Bizim kadınlarımız zaten anne rolüne çok yatkındır, hiç vakit kaybetmeden annesi olmaya başlar eşinin. Bu rol kargaşası da evlilikte sorun yaratan temel etkenlerdendir. Çünkü annelik rolüne giren eş muhatabını eşsiz bırakır ve bu durumda da erkekte yeni eş arayışı başlar. Bir çok erkek danışanımdan duymuşumdur : "Eşim ıyi bir anne, ıyi bir ev hanımı ancak ıyi bir eş değil" diye.
Eş olmak ayna olmaktır. İlişkinin artılarını ve eksilerini açık ve şeffaf bir dille ifade edebilmek, onda kendini görebilmektir.

Olumlu / olumsuz ne varsa paylaşabilmektir.


Diğer yandan ezilen anneler kız çocuklarını ezdirmeme idealiyle yetiştirmeye devam eder. Annesinin hep ezildiği bilincine sahip kızlarımız da potansiyel bir savunma psikolojisi ile evlenir. Bu durumda yine mağdur olan erkek ne yapsa haksızdır. 
Günümüz erkeklerinin mağduriyeti çift yönlüdür vesselam. Bir yandan anne diğer yandan eş. Arada kalır adam. Erkek olarak eğer " kimseyi kırmamak" gibi bir mantığa sahipseniz, bu durumda ilişkiyi asla yönetemezsiniz ve en çok siz yıpranırsınız.
Aradan çekileceksiniz. Kesinlikle ikisinin de birbiriyle ilgili olumsuz eleştirisine kulak vermeden neyse sorununuz kendi aranızda halledin diyerek belli bir mesafede durmanız gerekir. Bu tarz durumlarda erkeklerin eşlerini susturmaya çalışması yapabilecekleri en büyük hatalardandır. Zira bastırılan kadın öfkesini içinde büyütür ve kronikleştirir. Bu öfke direkt olmasa da dolaylı şekilde mutlaka hem size hem annenize yansır. 
İnsanlar sorunun içinde gömülü oldukları halde hiçbir şey yaşamıyormuş gibi davrandıkları ve sorunu paylaşmayı bilmedikleri için yıllarca aynı sorunun mağduru olabilmektedirler.
Emin olun içinden çıkamadığınız sorunun kendisi değil sizin ona yaklaşım şekliniz, yansıttıklarınız yani zaaflarınız, korkularınız, tabularınızdır. Aksi halde yüce Allah ın da belirttiği gibi " Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Mutlaka her zorlukla beraber bir kolaylık vardır."  buyurur.
İnsan yeter ki buna inansin. Zira hayatta gördüklerimize inanmayız, inandığımızı görürüz.


Sağlıcakla...