12 Temmuz 2011 Salı 11:30

Ergani’den yargıç Özgür Bey geliyordu Diyarbakır’a.

Silvan’dan öğretmen İrfan Bey geliyordu Diyarbakır’a.

Mardin’den savcı Adil Bey geliyordu Diyarbakır’a.

Siverek’ten doktor Lokman  Bey geliyordu Diyarbakır’a.

Hazro’dan hemşire Sevgi Hanım geliyordu Diyarbakır’a.

Dicle Askerlik Şubesi Başkanı Albay Ali Fuat Bey geliyordu Diyarbakır’a.

 

Gelip de ne yapıyorlardı “kadim medeniyet şehri ”, Ortaçağ kaleli Diyarbakır’da ?

Yolları bir yerde kesişiyordu, birbirini tanımayan bu insanların…

Nerede? Kültür Bakanlığı Kitap Satış Yerinde (DÖSİM).

Yüzlerce nitelikli kitap…Albenili…Tarihsel bir mekanda, surların bir burcunda alıcıya sunuluyordu. Diyarbakır’ın kendi ilçelerinden, komşu illerden gelen , birbirini tanımayan bu aydınları burada buluşturan neydi?

Elbette kitap sevgisi.

Yarenlikler ilerliyordu kitaplar incelenirken.

Dostluklar gelişiyordu giderek.

Çıkıp bir yerde ailecek yemek yeniyordu güzel yarenliklerle.

İkindi sonrasında, görev yerlerine dönerken, arabalarının yüklüğünde kendileri için, çocukları için aldıkları kitaplar bulunuyordu. Her kitap bir dünya.

 

Ne oldu, bu burç içindeki kitap satış yeri.

Kültür ve Turizm Bakanlığı kapattı.

Neden?

İlgi az…Müşterisi yok…Acaba?

Koskoca Bakanlık…Bakan Ertuğrul Günay’ın haberi bile yoktur. Bu salt bir ayrıntı.

Peki, hangi “üst düzey” bürokrat, bu kararı aldı.

Kitap satış yerini kapatma yetkisini kendisinde gören adam kimdir?

Bakanlık’ın internet sitesinde iletişim adresi var. Soruyorum, yanıt yok.

Artık beklemiyorum da karşılık almayı.

 

……………….

Lise öğrencisi Şiyar, aradığı kitabı nerede bulacağını biliyordu.

Türkoloji öğrencisi Leyla, profesörün verdiği ödevi hangi kaynaktan yararlanarak hazırlayacağını biliyordu.

İlköğretim okulunda görevli Kemal Bey, kendini yetiştirmek için sürekli kitap alıyordu. Aradığı kitapların nerede olduğunu biliyordu.

İlköğretim 7. sınıf öğrencisi Battal, sevdiği dergilerin nerede olduğunu biliyordu. Babasıyla birlikte gidip seçiyor, alıyor, okuyordu.

Milli Eğitim Bakanlığı kitap satış yeri vardı Diyarbakır’da.

Ne oldu akibeti?

Milli Eğitim Bakanı Doç Dr Hüseyin Çelik döneminde kapatıldı.

Sayın Bakan’ın haberi bile olmamıştır.

TSK’nden sonra en büyük ordu eğitim ordusu.

Bakanın işi gücü yok da, Diyarbakır’da bir kamu kitabevinin açık, kapalı oluşuyla ilgilensin.

Peki, hangi “üst düzey” bürokrat böyle bir  kararı verme hakkını kendinde gördü?

Kolordusu, Alayı, Üniversitesi, sayısız ilköğretim okulu, liseleri, meslek okulları olan bir ilde böyle bir sorumsuzluğa kim, nasıl cesaret edebildi acaba?

…………………

 

Devlet maden çıkarmaz dediler. Etibank’ı kapattılar. Adını Gazi Atatürk koymuştu.

Devlet kumaş dokumaz dediler. Sümerbank’ı sattılar. Adını Önder Atatürk koymuştu.

Devlet et satmaz, sucuk yapmaz dediler. EBK satıldı. Arsaları kent içinde kalmıştı. Park olarak kalsaydı, oksijen üretirdi. Kibrit kutusu kişiliksiz konutlarla doldurdular. Kent havası daha da kirlendi.

Devlet kağıt üretmez…SEKA’da ilk kağıt Atatürk’e sunuluyor. Büyük insanın sözünün güzelliğine bakın: “Bu, uygarlığın hamurudur.” Kanada’dan, Finlanda’dan kağıt dışalımı yapan firmalar  varsın kağıt fiyatlarıyla istedikleri gibi oynasınlar. Kitap fiyatları durmadan yükselsin.

Devlet kitap basmaz, dağıtmaz, satmaz…Kitap zaten tehlikeli…Silahtır.

Kitap tutmayan ellerin , kitapla tanıştırılmayan beyinlerin ne olduğunu, nerede ne yaptıklarını da görüyoruz, izliyoruz. Kitap sayfalarını çevirmeyen parmaklar tetik çekiyor.

 

Demek oluyor ki, eğitime, kültüre hizmet kitap satış yerlerini kapatarak oluyormuş.

Aferin Bay Ertuğrul Günay…

Aferin Bay Hüseyin Çelik…

İlerde, Diyarbakır’ın kültür ve eğitim tarihini yazanlar size özel bir bölüm ayıracaklardır yazacakları kitaplarında.

Diyarbakır sizlerle gurur duyuyor (!).