Anne Rahminde Sağ Kalbin Esrarengiz Trafiği

Hareketlerimizi kontrol eden özellikle duyusal ve motor merkezi içerisinde bulunduran beyin yarımküremize baskın adını vermekteyiz. Baskın olan bu yarımküre bizim ömür boyu hayat yolculuğumuzda yaptıklarımız ve yapamadıklarımız konusunda belirleyicidir. Hangi elimizi kullanacağımız beynimizin her iki yarımküresi arasındaki yapısal, duyusal ve fonksiyonel farklılıklarını ortaya çıkartır. El tercihi derken herhangi bir şeyi tutmak veya kavramak için sağ ya da sol elin tercih edilmesi kastedilmektedir. Kalem tutmak, yazı yazmak, çatal bıçak tutmak gibi çeşitli günlük faaliyetlerde kullanmayı tercih ettiğimiz elimiz aslında baskın olan beyin yarımküremizi işaret etmektedir. İnsanların %95’inde sol beyin yarımküresi daha baskın olup sağ ellerini kullanırken, %5 kadarında sağ beyin yarımküresi daha baskın olup sol ellerini kullanmaktadırlar.

Nerede ise bütün dünyada trafik sağdan akmaktadır. Yolun sağ tarafından sağdan gidilmekte, gelenler bize göre soldan gelmektedir. Yaya yürüyüşleri de yine aynı şekilde sağdan gidiniz şeklindedir. İngiltere’de trafik soldan akmakta bu durum eski kültürel ve savunmaya dayalı yaklaşımlarla açıklansa bile seçilen taraf insan hayatına sadece yön vermekle kalmamakta onu toplumsal alanda belirleyici özelliklerle donatmaktadır. İki kişi karşılaştığı zaman sağ ellerini kaldırarak selamlaştığı gibi bütün dünya orduları sağ elleri ile selamlaşmaktadır. Asker selamı; elimde sana zarar verecek herhangi bir şey yok, sana zarar vermem diye ifade edilse bile sağ elin toplumsal yaşantımızda sık kullanıldığını gösteren sembolik faktördür.

El tercihi yapmakla ilgili çok değişik teoriler mevcuttur. Bu teoriler genetik ve bebek pozisyonu üzerine yapılan çalışmalarla ilgilidir. Bu teorilerin ikisi üzerinde durmak istiyorum. Genetik kaynağa dayandırılan sağa kayma teorisi bunlardan biridir. Sağa kayma geni bulunan insanlarda sol beyin yarımküresinin baskın olduğunu, bu kişilerin sağ ellerini kullandıklarını, sağa kayma geni bulunmayan bireylerde ise sağ beyin yarımküresinin baskın olduğunu ve sol ellerini kullandıklarını bildirmektedir. Genetik teorileri destekleyen çalışmalar vardır. Örnek verilirse siyahlarda beyazlara göre sol elini kullanma oranı daha yüksektir. Tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre solaklık oranı daha fazla olarak saptanmıştır. Diğer bir teori ise bebeğin anne rahmindeki pozisyonuna bağlı sol beyin yarımküresinin daha çok geliştiği üzerine kurgulanmıştır. Bebek anne karnında yer değiştirerek doğuma yakın normal doğum pozisyonuna gelir. Bu normal duruş baş aşağıda, sırt solda ve sağ kulak ön taraftadır. Bu teoriye göre bu pozisyonda sağ yüz bölgesine bası oluşarak sağ kulak ileti hızının arttığı, sol beyin yarımküresine daha çok sinirsel iletinin gittiği, sol beyin yarım küresinin sağa göre daha çok geliştiği savunulmaktadır. Bu teoriyi sağlıklı bireylerde yapılan tomografik çalışmalar destekler niteliktedir. Sağ elini kullananlarda sağ yüz bölgesi, sol elini kullananlarda ise sol yüz bölgesinin daha dar olduğu saptanmıştır.

Bu yazıda vurgulamak istediğim kalbin el tercihinde bir rolünün var olabileceğidir. Anne karnında hakim olan sağ kalbin faaliyetlerinin sol beyin yarımküresinin daha çok gelişmesinde bir katkısı olabilir mi? Kalbin gerçekten serebral lateralizasyon (el tercihi) oluşmasında bir rolü var mı? Bu sorulara kaynak olabilecek bilgileri sıralamak gerekirse:

  1. Anne karnında bebeğin var olduğu yer kapalı su altı sistemli bir yaşam ünitesidir. Anneye tamamen bağımlı bebeğin yaşaması için, anneden besinlerin en güzelleri ve oksijen alınırken, artıklar anne vasıtası ile dışarı atılmaktadır.

  2. Anne ile bebek plasenta (eşe) denilen damar yumağı ile birbirlerine candan bağlıdırlar. Plasentanın içerisindeki damar ağları toplanıp birleşerek kordona dönüşür ve bebeği anneye göbeğinden bağlar. Göbek kordonu içerisinde anneden gelen temiz ve besinden zengin kanı taşıyan damarlar bebeğin sağ kalbine ulaşırlar. Burada kulakçıklar arasındaki delikten kanın bir kısmı sol kulakçığa geçer. Bir kısmı ise sağ kulakçıktan gelen kanla birlikte sağ karıncığa ulaşır. Sağ karıncık gelen kanı, akciğer tamamen kapalı olduğu için akciğer damarı ile göğüs atardamarı arasındaki delikten bebek vücudunun alt kısmına pompalar.

  3. Bu delikler bebek kalp ve dolaşım sisteminde iki adet sigorta sistemi varlığını gösterir. Bunlardan biri kalbimizin içerisinde sağ kulakçıkla sol kulakçık arasında, diğeri ise akciğer atardamarı ile göğüs atardamarı arasındadır. İlk sigorta sol kalbe gerekli olan kan kaynağını sağlar ve oksijen olarak daha yoğundur. İkinci sigorta ise daha çok sağ kalp tarafından gönderilen kanın bebek vücudunun alt kısmının beslenmesinde rol alır. İkinci sigorta sistemi vasıtasıyla sağ kalpten gelen kanın büyük kısmı bebek vücudunun alt kısmına gönderilirken oluşan damar içi basınç sol kalpten atılan kanın daha çok beyne gitmesine yol açan bir direnç oluşturmaktadır. Nihayetinde bu sigorta sistemlerinde kan akımı hep sağdan sola doğrudur. Doğumdan itibaren bu iki sigorta sistemine ihtiyaç kalmaz, her ikisi de kapanarak kirli ve temiz kan karışımı tamamen yok olur.

  4. Anne karnındaki yaşantımızda akciğerlerimiz kapalıdır. Yani anne karnında yaşadığımız dönemde küçük dolaşım sistemi yoktur. Akciğerler sıkılı bir sünger gibi büzüşmüştür ve içerisinden kan geçişi yoktur. Bu nedenle sağ kalp kendine gelen kanı akciğer atardamarı vasıtasıyla doğumdan sonra kapanacak olan ikinci açıklıktan göğüs atardamarına atmaktadır.

  5. Bebekte sağ kalp yetişkinlere göre, sol kalp kadar iyi gelişmiş kas kitlesine sahiptir. Her ikisinin duvar kalınlıkları eşittir. İş yükü olarak sağ kalp bebekte sol kalpten daha fazla çalışır. Hem plasentadan ve hem de bebekten gelen kanın bir kısmını sol kalp tarafına bir kısmını göğüs atardamarına atar. Anne karnında sol kalp bir nevi koruma altına alınmakta nerede ise sadece beynin beslenmesi için görevlendirilmekte, doğum sonrası için hazırlanmakta ve gerçek performansla çalışmak için anne rahminden ayrılmak zorunda kalınacağı günü beklemektedir.

  6. Sağ kalp gelen oksijenli ve besin yüklü kanın sola geçmesini sağlar. Yani sol kalp tarafından atılan kan sağ kalp tarafından sağlanmaktadır. Kısaca sağ kalp anne rahmindeki bebeğin kan dolaşımında ana nirengi noktasını oluşturur ve bebekte dolaşan tüm kan mutlaka sağ kalp tarafına uğramak zorundadır. Sol kalp ise sağ kalpten gelen kısmi miktardaki kanı pompalar.

  7. Annenin kanı bebeğin kanı ile asla karışmaz. Besinler ve oksijen bebeğe plasentadan çok olan taraftan az olan tarafa yayılma yolu ile geçer. Bebek tarafına geçen bu besleyici maddeler ve oksijen vücudun sağından yol alarak sağ kalbe gelmektedir. Yani temiz kan bebeğin hep sağından kalbe ulaşmaktadır.

Yukarıdaki bilgilerden anlaşılıyor ki anne karnında en etkin kalp bölümü sağ kalptir. Sağ kalp anneden gelen kanın bebeğin ilgili organlarına taksiminde can verici rol almaktadır. Sol kalp; anne rahmindeki bebekte sağ kalbe bağımlı olarak çalışmakta doğum sonrası için ilk nefesle birlikte gelecek müjdeli kavuşmanın heyecanına hazırlanmaktadır. Sol kalp bir nevi yedekte çalışırken asıl amacı beyni beslemek üzere kurgulanmış düzenekte çalışır. Sağ kalp bebeklik döneminde akciğere karşı çalışmadığından daha çok bebek vücudunun alt kısmının beslenmesinde rol alır.

Anne karnında sağ tarafının kendine özgü sol kalp tarafına göre faaliyet üstünlüğü vardır. Organlarımız vücudumuza yerleştirilirken gerekli olan yerlere konulurlar. Otomatik olarak anatomik lateralizasyon vardır. Örneğin kalbimiz ve dalağımız soldadır. Karaciğerimiz ise sağdadır. Bu böyle olmalıdır ve böyle olur. Ancak bizi biz yapan karakterimizi yansıtacak ve baskın beyin yarımküresini gösterecek olan el tercihi zamanla ortaya çıkar.

Evet, doğrudur istemli hareketlerimizi denetleyen beyin bölgesini, duyusal ve motor konuşma alanlarını içeren beyin yarımküremiz diğer beyin yarımküresine göre daha baskındır. Bu beyin yarımküresi %95 civarında sol beyin yarımküresi olup genellikle insanlar sağ ellerini tercih etmektedirler. İşte bu yazıda yukarıda belirtilen gerekçelerle sağ kalbin anne karnında iken baskın ve seçilmiş olduğu, doğum sonrası faal tarafın baskınlığına devam etmesi yönünde hareketle sol beyin yarımküresinin gelişmesine daha öncelik verildiği vurgulanmak istenmiştir.