Frenkçe tolerence diye yazılır ; tolerans diye okunur.

Türkçemizin güzel bir sözüdür hoşgörü...

İlhan Selçuk diyor ki : ‘’Hoşgörü bir uygarlık ürünüdür. İnsanlığın hoşgörü (tolerans) kavramına ulaşması kolay olmadı. Tarihin karanlık geçmişini bir yana bırakın; çok yakın zamanda hoşgörünün beşiği sayılan Avrupa’da olanbitenler inanılacak gibi değildir. Ülkemizde hoşgörünün uzun bir geçmişi yoktur; kişilerimiz genellikle hoşgörüsüzdür. ‘’(Ağlamak ve Gülmek.1982. s.49. Dayanışma yayınları,İstanbul)

.............

Çarşı Karakolu...Polisler tedirgin. Günün her saati canlı...

Tam karşıda bir kitapçı var. Yeni gelen kitapları tarıyorum. Raflardakilerden seçtiklerime göz gezdiriyorum. Ayırdıklarımı alacağım.

O sırada bir polis içeri giriyor. Gözleri kan çanağı...Yorgun, bitik...Sallanıyor. Bıraksa kendini yıkılacak. Bıraksa kendini yatak matak aramadan uyuyabilir.

Elini omuzuna atıyor.

'' Boynumdan aşşaa bi ağrı iniyor ki, dayanılır gibi değil.Bi merhem falan var mı sizde ?''

Dükkandakilerde bir şaşkınlık...Birbirlerine baktılar; gülmelerini önlediler.

Yanda eczane var. Polis, yanlışlıkla girmiş buraya.

'' Pardon yav, pardon! Yanlış girmişim.Eczane sanarakdan. Gusura bakman gayri!'' diyerek çıktı, mahcuuup...

Daha o dükkandan çıkar çıkmaz başladılar...

'' Faşist devletin, tecenin polisi bu işde. Ne hayır gelir bu emniyetten ? Cahil heriflerle dolu teşkilat.''

Kimse demedi ki, yorgun polis. Belki 24 saatlik nöbetinden çıkıp geldi. Yanlışlıkla girmiş buraya. O denli önemli mi? Olamaz mı , dükkanları karıştıramaz mı ?

Nedir, ne oluyor ?

Ey hoşgörü! Neredesin ? Nerede kaldın ?

...........................................................

14 Şubat Dünya Öykü Günü.

Aylar öncesinden hazırlıklar yapılmış, belli ki, yayınlara önem verilmiş.

Bir öykü kitabı hazırlanmış. Yerel öykücülerin ürünleri.

Bir sayfa Kurmançi, bir sayfası Türkçe.

Yazarlara özendirme erekli. Seziliyor bu tutum.

İyi güzel de, tek bir yerde Türk, Türkçe , Türk Dili sözleri görülmüyor. Mikroskopla, büyüteçle bakılsa da yok, aramayın; bulamazsınız.

Yazarların özyaşam öykülerine yer verilmiş. Birçoğu Diyarbakır Eğitim Enstitüsü çıkışlı. Hangi bölümden? Elbette Türk Dili ve Edebiyatı (Türkçe) Bölümünden. Daha sonra ortaokul ve liselerde Türkçe, Edebiyat öğretmeni olarak görev yapmışlar.

İyi, güzel de Türk Dili (T.D. ), Türkçe yerine hep (T.) gösterilmiş.

Bu denli ''nefret'' hayra alamet değil.

Ey yazar beyler! Bu yüksek okul açılmasaydı, öğretmen okulu ya da lise mezunu olarak kalacaktınız. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı bu Enstitü'yü açarak size yüksek öğrenim yapma olanağı sundu. Bir düşünün bakalım, tek bir öğretmeniniz sizi aşağıladı mı? Nevşehir'den, Trabzon'dan, İzmir'den gelen arkadaşlarınız da vardı; onlardan ayrı tuttu mu sizi ? Onlara fazla not verip, sizi başarısız saydı mı ?

Öyleyse nedir bu Türk, Türkçe düşmanlığı ?

T. yazarak sanki günah işlemek istemeyen insanın ilkelliğine, pespayeliğine düştüğünüzün ayırdında değil misiniz ?

Neredesin ey hoşgörü !

.................................

1 Şubat 2019.