GÜZELLİK ENDÜSTRİSİ


Yüzyıllardır süregelen bir kavramdır güzellik. Modern hayatla birlikte en değişmez ve vazgeçilemezler listesine aldık onu. Hepimiz farklı yollardan onu kazanmanın ve korumanın peşindeyiz.
Güzellik, sürekli gördüğün şeyin her defasında ilk kez görüyormuşsun gibi seni büyülemesidir . Karşınıza çıktığında sizi zamanın ötesine taşıyan olgudur.  Güzellik insanı aktifleştirir, canlı kılar. Güzeli gerçekten gören insan , bir daha çirkinlik göremez olur. 
Eski Yunan Filozoflarından  Plotinus’a göre  ilahi aklın eşya alemindeki ışıltısıdır güzellik. Aristoteles'e göre ise  ahenk ve uyumdur. Kant,  bir şeyin güzel olduğunu bildiren yargıya “beğeni yargısı” adını verir ve söz konusu yargının temelinin öznel bir temel olduğunu öne sürer .
Haddinden fazla görecelik  arz eden güzellik olgusu, en hoş da Aşık Veysel tarafından tanımlanmıştır. Şöyle der halk ozanımız: "Güzelliğin on par etmez , bu bendeki aşk olmasa"
Bir şeyin güzelliği onun hakikatiyle doğrudan irtibatlıdır. Bu hakikat ve erdemle birlikte ele alınan güzellik , her şeyi aslına rücu ettirir. Gözden değil özden yansıyarak , yaradılış eylemindeki güzelliğe götürür insanı. 
Teknolojinin gölgemiz haline geldiği günümüzde ise, güzeli gören, onu tefekkür edip içine sindirme, kendine katma, kişiliğinde görünür kılma derdinde değil artık. Güzel gören onu kaydedip  aleme sunma, paylaşma derdinde. Bunlara göre güzellik , pazara sürülüp beğeni toplama ve yenilerini avlama pazarı. Bu nedenle güzellik kimsenin kişiliğinde uzun süreli konaklamıyor ve kök salmıyor. Elden ele dolaşarak metalaşıyor.
Çağımızın vebalarından olan, güzelliğin bedene indirgemiş olması, bireyleri kitlesel olarak tüketime yönlendiriliyor. Kullanımı her geçen gün yaygınlaşan güzellik ürünleri artık bir tıkla kapımızda. Güzellik merkezleri  her sokak başında. Kapitalizmin incelikli sömürü biçimlerinden biri de bu.
Bunca güzelliğe rağmen günümüz insanı, kendisini güzelliğe ilikleyecek bir anlam bulamıyor. Ellerine tutuşturdukları ve sahip oldukları güzellikler, kendilerine yaşanası bir hayatı armağan edemiyor . Ruhsuz, ifadesiz ve derinliksiz endüstri güzelliği  "kalıpları yıkıyoruz" sloganıyla kendi kalıplarını inşa ederek , git gide insanı çirkinleştiriyor.
Üretilen bir gerçeklik olan güzellik  algısı ile yeni parola , güzel olmak değil ‘’onun gibi güzel ‘’ olmak .O’nun kim olduğu ise,  güzellik endüstrisi ile zihinlere şırınga ediliyor.
Beş duyu organıyla algıladıklarımız hoşumuza gittiyse 'güzel' deyip çıkıyoruz işin içinden. ‘’ Esasen güzellik dediğimiz şeyin sadece fiziki görünümümüze, yüzümüze sürdüğümüz renklendiricilere, giydiğimiz elbiselere, vücut ölçülerimize, saç ve göz rengimize, diş beyazlığımıza endekslenmesi de fevkalade sıkıntılı bir durum aslında.
Artık güzellik tanımlı bir şey ve o tanıma uymayan hiçbir şey güzel sayılmıyor. Herkesin güzellikten kendine bir pay alabilmesi için kendini hariçten dayatılan standartlara uydurması, bunu yapamıyorsa yaklaştırmaya gayret etmesi gerekiyor. Kozmetik endüstrisi, tekstil imparatorlukları, moda tröstleri, estetik cerrahi krallıkları... 
İnsanların fiziki görünümlerinin neye benzemesi gerektiğine kişilerin kendileri değil, güzellik piyasasının ortaya çıkardığı ve nedense hikmetlerinden sual edilmeyen bilirkişiler, fenomenler, ikonlar karar veriyor. Bütün bu faaliyetin temelinde elbette ticaret var; birileri para kazanmak ve kazançlarını artarak sürdürülebilir kılmak durumundalar. Bu zorunluluk, sıradan insanlar için güzelliği kovaladıkça kaçan bir şeye dönüştürüyor ve bu güzellik çırpınmasından iyi kötü bir tatmin, bir mutluluk yakalayabilen pek kimse de yok tabiatıyla …’’ (1)
Geçmişte güzellik esas, çirkinlik istisnaydı. Günümüzde ise , bu denklem tersine çevrildi. Güzelliği bulmak için gerek mimaride, gerek giyimde epey gayret göstermeniz gerekiyor. Cetvelle çizilmiş gibi duran bir güzellik, bu  etiketi hak etmiyor.Zira güzellik illa da simetri değil, bazen de uyumlu bir asimetridir.
Dış güzelliği konusunda birileri standartlar belirlemiş olsa da, iç güzelliği alanında direniş hala sürüyor. Güzellik , görülmekten ziyade anlaşılmak  istiyor çünkü.
 Maddi ve manevi çirkinliğin her şeyi kuşattığı günümüzde , bu asli güzellikle olan irtibatı yeniden kurmak gerekiyor. Zira güzellik mefhumunu yitirmiş bir medeniyetin , hayatiyetini sürdürmesi mümkün görünmüyor.
yenisafak.com / Gökhan Özcan