Yıl 1963…
Günümüzdeki adı Özyayla olan Kızılcin Köyünden
 Alaaddin Sırakaya Nevşehir Lisesi’nde öğrencidir.
Günlerdir, Hürriyet Gazetesi’nin yarışmasıyla doludur kafası.
Boşa koyar dolmaz; doluya koyar  almaz.
 
Yarıyıl dinlencesinde sürekli düşünür.
Neyi ?
Anneler Günü yarışmasını.
Kim, annesini en iyi tanıtırsa, Hürriyet’in büyük ödülünü alacak.
Alaaddin, kompozisyonda başarılıdır.
Ölçer, biçer ve birkaç karalamadan sonra, temize çeker.
Zarf alır bakkaldan, adresi yazar üzerine.
Hazırdır gönderilmeğe mektup.
Ne yazmıştır kompozisyonunda.
Anasının özverisini.
Ne olduğu anlaşılmayan bir sayrılığa yakalanmıştır bebek Alaaddin.
Kimi kadınların yaptığını yapmaz anası; ağlayıp sızlanmaz; döğünmez.
Düşünür.; bebeğin terlemesi gerekir.
 Netmeli? Hayvan tersine gömmeli.
Köylünün sayrılıklara karşı savaşımı budur.
Yıl 1948. Köylerde tifo,tifüs kol gezmektedir.
Ve gübreyle sıvanan bebek, terleye terleye ağusunu atar dışarı ve kurtulur.
Bu olay hep anlatılır çocukluğunda.
Doğuran ana, hekimliğini de yapmış,bebeğini sağaltmış ve yaşamasını sağlamıştır.
Minnet duygularını, şükranını düzgün tümcelerle yazıya döker köyün , liseli tek genci.
Fakat, köyden kente giden yoktur. Kar yağmış; yollar kapanmıştır.
Gazetede belirtilen sürenin bitmesine 4 gün kalmıştır.
İyi olacak sayrının ayağına gelirmiş hekim (!).
Kızılcin’e bir çerçi gelir Aksaray’dan.
Ve hemen satacağını satar, alacağını alır; o gün döner Aksaray’a katırıyla.
Cebinde Alaaddin’in büyük umutlar beslediği kompozisyon yazılı mektupla.
Mektuba yapıştırılacak pulun parasını da verir çerçiye Alaaddin: 30 kuruş.
 
Anneler Günü Mayıs ayının ikinci Pazar günü.
Pek umut bağlamıştır yazısına Alaaddin.
Olanaksız, daha güzel yazabilecek hiç kimse yoktur Türkiye’de.
Birinci olursa alacağı ikramiye parası yanında, ün de kazanacaktır.
Gelecek parayla anasına pazen,basma,yemeni,terlik alacak.
Bekler, bekler.
Umutla, sevinçle.
Mayıs  ayında, tam Anneler Günü’nde kazananların listesi vardır.
Kıyar bir 25 kuruşa, Hürriyet satın alır Nevşehir’in tek gazete satıcısı Aamet ağadan.
Kazananların listesi  vardır da, içlerinde Alaaddin’in adı yoktur.
 
Büyük bir şaşkınlık:
Nasıl olur ?
Düş kırıklığı.
Kolu, kanadı kırılmışcasına bir yorgunluk duyar.
Dünyasına küsmüş gibidir.
 
Dersler biter, köye döner Mayıs’ın son günü.
Bakar ki, köylüler toplanmış bir adamın başına.
Alaaddin tanır onu.
Mektubunu verdiği çerçidir bu.
Yanına varır, selam verir. Hal hatır sorar.
Adamın yüzü karışır, kararır birden.
 
Elini ceketinin cebine atar.
Bumburuşuk bir zarf çıkarır.
Uzatır.
“ Yav, gusura galma. Sahımın( *)  cibinde pörüşmüş.
Unutmussum postaneye virmeyi ” der.
Pul parası olan 30 kuruşu mu? Vermeyi unutur.
 
Alaaddin, elinde mektubu kalakalır orda.
Anneler Günü armağanı…
Anasına duyduğu minnet borcunun yazıyla ödenmesi…
Her şey silinir parlak Mayıs güneşi altında.
Erdaş Dağı’nın doruğunda bir bölük akça kar balkımaktadır.
 
--------------------------------------------------------------------------------------
* Sakı : Ceket.